Çağdaş
uygarlık ve güzel sanatlar
Önder Özar (Emekli Büyükelçi)
21nci yüzyıl insanlık tarihinde nasıl değerlendirilecek? Bu konu
bir makaleye ya da kitaba sığmayacak kadar engin, bir bakıma sınırsız bir alan.
Böyle olmakla beraber, günümüzde milletler topluluğunun “çağdaş
uygarlık” düzeyine ulaşmayı ortak hedef olarak benimsediği söylenebilir. Çağdaş
uygarlık anlayışında ekonomik ve sosyal kalkınma, özellikle
teknolojik devrim ve küreselleşme olguları giderek ağırlıklı bir yer
kaplamakta. Bu bağlamda, yirminci yüzyılda iki dünya savaşının yarattığı büyük felaketlerin
bir daha yaşanmaması, bir başka deyimle barış ve güvenlik ortamının bir daha
bozulmaması uluslararası ilişkilerin temelinde yer alıyor. 1945’de kurulan
Birleşmiş Milletler Örgütü’nün hedefi ve misyonu bu değil mi?
Çağdaş uygarlık ile küresel
barış arasındaki bağ hiç bir kuşkuya yer bırakmıyor. Geniş anlamda ekonomi,
bilim ve teknolojik ilerleme uygarlığın ana ögeleri olmakla beraber,
demokrasi, insan hakları ve özgürlükler olmadan uygarlıktan söz edilebilir
mi? Ayrıca, çağdaş eğitim ve kültürel kazanımlar ve
zenginlikler göz ardı edilebilir mi?
Gazi Mustafa Kemal
Atatürk, Onuncu Yıl ( 29 Ekim 1933) nutkunda kültürün ve bu bağlamda
güzel sanatların çağdaş uygarlık hedefine ulaşılmasındaki önemini şöyle
belirtiyor. “ ...Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri
seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip
kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız...
Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki yüksek bir insan cemiyeti olan Türk
milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek
ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini,
yorulmaz çalışkanlığını, fitri zekasını, ilme bağlılığını, güzel
sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen...inkişaf ettirmek milli
ülkümüzdür.”
Atatürk’ün çağdaş uygarlık
projesinin önemli bir bileşkeni olan güzel sanatlar alanında kısa sürede
peşpeşe atılan adımlarla önemli kazanımlar elde edildi. Resim ve
tiyatro alanlarında 19ncu yüzyılda Osmanlı Sarayı ve çevresinde atılan
tohumlar, Cumhuriyet döneminde yeşerdi ve meyvelerini vermeye başladı.
Almanya’dan davet edilen Prof.Carl Ebert ve Prof. Paul Hindemith, Devlet
tiyatro ve operası ile konservatuarının altyapılarını kurdular. İran Şahı Rıza
Pehlevi’nin ziyareti vesilesiyle ünlü müzik insanımız Ahmet Adnan Saygun,
Atatürk’ün isteği üzerine, “Özsoy” operasını besteledi. Bunu başka Türk
operaları izledi. Halen Devlet Tiyatroları ve Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlükleri yönetimindeki sahne temsilleri doluluk rekorları kırarak devam
ediyor. Tiyatro’nun da kökeni II. Meşrutiyet döneminde kurulan Darül- bedayi’ye
dayanıyor. 1934’de Darülbedayi bugünkü İstanbul Şehir Tiyatrolarına dönüştü.
Beşler adıyla anılan Türk
bestecileri Cemal Reşit Rey, Necil Kazım Akses, Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal
Erkin, Ferit Alnar ses getiren besteler ve çalışmalar yaptılar.
Alman besteci Paul Hindemith ve Macar besteci Bela Bartok, davet üzerine
ülkemize gelerek hem konservatuvarın kuruluşuna hem de Anadolu müziğine ilişkin araştırmalara
önemli katkılarda bulundular. Daha sonraki yıllarda, üstün yetenekli çocuk
sanatçılar için çıkarılan özel kanunla Suna Kan, İdil Biret ve diğerlerinin
Batı Avrupa ülkelerine gönderilerek birer virtüoz olarak yetişmeleri sağlandı.
Opera sanatçısı Leyla Gencer, dünyanın en başarılı 3-4 sopranosu arasına adını
yazdırdı. Resimde, Osmanlı’nın son döneminde temayüz eden Osman Hamdi Bey,
Şeker Ahmet Paşa, Ferik İbrahim Paşa gibi ressamların ardından Cumhuriyet’in
ilk yirmi yılında Çallı İbrahim, Hikmet Onat, Sami Yetik, Nazmi Ziya gibi çok
başarılı sanatçılar yetişti. 1883’de Sanayi-i Nefise Mektebi olarak açılan
yüksek güzel sanatlar okulu bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
olarak çeşitli dallarda sanatçılar ve uzmanlar yetiştirmeye devam ediyor.
II. Mahmut’un emriyle, 1826’da Mızıka-i Hümayûn adıyla, Guiseppe
Donizetti tarafından kurulan bando takımı, 1924’de Ankara’ya getirildi.
Riyaseticumhur Musiki Heyeti adıyla, Cumhurbaşkanlığı makamına bağlandı ve bir
süre sonra adı Riyaseticumhur Filarmonik Orkestrası olarak değiştirildi. Halen
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası adıyla dinleyicilerini klasik müzik
repertuvarının zenginlikleriyle buluşturmaya devam ediyor. Ayrıca
, halen İstanbul, İzmir, Çukurova, Bursa, ve Antalya’da Devlet
Senfoni Orkestraları konserlerini başarıyla sürdürüyorlar.
Özetle, bugün ülkemiz, güzel
sanatların çeşitli dallarında resim, tiyatro ve opera temsilleri, senfonik
orkestraları, sinema ve müzik festivalleri, müzeleri, konservatuvarları,
sergileri kapsayan etkinlikleri, uluslararası üne kavuşmuş sanatçılarıyla
çağdaş uygarlığın nimetlerinden yararlanmakta, aynı zamanda evrensel
değerler sıralamasında mütevazı da olsa yer bulabilmektedir.
Çağdaş uygarlık hedefine ulaşmamızda, ekonomi, bilim, teknoloji,
eğitim ve demokratik değerler ağırlıklı yer almaya devam etmekle birlikte,
güzel sanatlar alanındaki kazanımlarımızı da önemsemek yerinde olur. Petrol
zengini ülkelerin yüksek gökdelenler ve lüks tüketim mallarıyla istatistiklerde
üst sıralarda yer almalarının “çağdaş uygarlık” açısından bir kaç istisna
dışında, aldatıcı olduğunu gözden uzak tutmayalım. Örneğin, kişi başına
satın alma gücü paritesine göre ülkeler sıralamasında Katar birinci durumda,
Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ilk on ülke arasında yer
almakta. Bu ülkelerin bazılarında resim ve konser etkinlikleri düzenlenmekle
birlikte, çağdaş uygarlık normlarının çok altında oldukları biliniyor.
Sonuç
olarak şunu ifade etmek istiyorum: Atatürk, diğer alanlarda olduğu gibi,
güzel sanatlar alanında da çağdaşlık yolunu açmış ve ülkemizde güzel sanatlar
alanında da Türk Rönesansı'nı başlatmıştır. 2023 yılında yüzüncü yılını
kutlayacak olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bu kazanımları koruması ve geliştirmesi
en içten dileğimizdir.
No comments:
Post a Comment