Wednesday, September 5, 2018

Çağdaş Uygarlık ve güzel sanatlar (Önder Özar)


Çağdaş uygarlık ve güzel sanatlar
Önder Özar (Emekli Büyükelçi)

21nci yüzyıl insanlık tarihinde nasıl değerlendirilecek? Bu konu bir makaleye ya da kitaba sığmayacak kadar engin, bir bakıma sınırsız bir alan. Böyle olmakla beraber, günümüzde milletler topluluğunun  “çağdaş uygarlık” düzeyine ulaşmayı ortak hedef olarak benimsediği söylenebilir. Çağdaş uygarlık anlayışında ekonomik ve sosyal kalkınma,  özellikle teknolojik devrim ve küreselleşme olguları giderek ağırlıklı bir yer kaplamakta. Bu bağlamda, yirminci yüzyılda iki dünya savaşının yarattığı büyük  felaketlerin bir daha yaşanmaması, bir başka deyimle barış ve güvenlik ortamının bir daha bozulmaması uluslararası ilişkilerin temelinde yer alıyor. 1945’de kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü’nün hedefi ve misyonu bu değil mi?

Çağdaş uygarlık ile küresel barış arasındaki bağ hiç bir kuşkuya yer bırakmıyor. Geniş anlamda ekonomi, bilim ve teknolojik ilerleme uygarlığın  ana ögeleri olmakla beraber, demokrasi, insan hakları ve özgürlükler olmadan uygarlıktan söz edilebilir mi?  Ayrıca, çağdaş eğitim ve kültürel kazanımlar ve zenginlikler  göz ardı edilebilir mi?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk,  Onuncu Yıl ( 29 Ekim 1933) nutkunda kültürün ve bu bağlamda güzel sanatların çağdaş uygarlık hedefine ulaşılmasındaki önemini şöyle belirtiyor. “ ...Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız... Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fitri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen...inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.”

Atatürk’ün çağdaş uygarlık projesinin önemli bir bileşkeni olan güzel sanatlar alanında kısa sürede peşpeşe atılan adımlarla önemli kazanımlar  elde edildi. Resim ve tiyatro alanlarında 19ncu yüzyılda Osmanlı Sarayı ve çevresinde atılan tohumlar, Cumhuriyet döneminde yeşerdi ve meyvelerini vermeye başladı. Almanya’dan davet edilen Prof.Carl Ebert ve Prof. Paul Hindemith, Devlet tiyatro ve operası ile konservatuarının altyapılarını kurdular. İran Şahı Rıza Pehlevi’nin ziyareti vesilesiyle ünlü müzik insanımız Ahmet Adnan Saygun, Atatürk’ün isteği üzerine, “Özsoy” operasını besteledi. Bunu başka Türk operaları izledi. Halen Devlet Tiyatroları ve Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlükleri yönetimindeki sahne temsilleri doluluk rekorları kırarak devam ediyor. Tiyatro’nun da kökeni II. Meşrutiyet döneminde kurulan Darül- bedayi’ye dayanıyor. 1934’de Darülbedayi bugünkü İstanbul Şehir Tiyatrolarına dönüştü.

Beşler adıyla anılan Türk bestecileri Cemal Reşit Rey, Necil Kazım Akses, Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Ferit Alnar ses  getiren besteler ve çalışmalar yaptılar. Alman besteci Paul Hindemith ve Macar besteci Bela Bartok, davet üzerine ülkemize gelerek hem konservatuvarın kuruluşuna hem de Anadolu müziğine ilişkin  araştırmalara önemli katkılarda bulundular. Daha sonraki yıllarda, üstün yetenekli çocuk sanatçılar için çıkarılan özel kanunla Suna Kan, İdil Biret ve diğerlerinin Batı Avrupa ülkelerine gönderilerek birer virtüoz olarak yetişmeleri sağlandı. Opera sanatçısı Leyla Gencer, dünyanın en başarılı 3-4 sopranosu arasına adını yazdırdı. Resimde, Osmanlı’nın son döneminde temayüz eden Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmet Paşa, Ferik İbrahim Paşa gibi ressamların ardından Cumhuriyet’in ilk yirmi yılında Çallı İbrahim, Hikmet Onat, Sami Yetik, Nazmi Ziya gibi çok başarılı sanatçılar yetişti. 1883’de Sanayi-i Nefise Mektebi olarak açılan yüksek güzel sanatlar okulu bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olarak çeşitli dallarda sanatçılar ve uzmanlar yetiştirmeye devam ediyor.

II. Mahmut’un emriyle, 1826’da Mızıka-i Hümayûn adıyla, Guiseppe Donizetti tarafından kurulan bando takımı, 1924’de Ankara’ya getirildi. Riyaseticumhur Musiki Heyeti adıyla, Cumhurbaşkanlığı makamına bağlandı ve bir süre sonra adı Riyaseticumhur Filarmonik Orkestrası olarak değiştirildi. Halen Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası adıyla dinleyicilerini klasik müzik repertuvarının zenginlikleriyle buluşturmaya devam ediyor. Ayrıca ,  halen İstanbul, İzmir, Çukurova, Bursa, ve Antalya’da Devlet Senfoni Orkestraları konserlerini başarıyla sürdürüyorlar.

Özetle, bugün ülkemiz, güzel sanatların çeşitli dallarında resim, tiyatro ve opera temsilleri, senfonik orkestraları, sinema ve müzik festivalleri, müzeleri, konservatuvarları, sergileri kapsayan etkinlikleri, uluslararası üne kavuşmuş sanatçılarıyla çağdaş uygarlığın nimetlerinden  yararlanmakta, aynı zamanda evrensel değerler sıralamasında mütevazı da olsa yer bulabilmektedir. Çağdaş  uygarlık hedefine ulaşmamızda, ekonomi, bilim, teknoloji, eğitim ve demokratik değerler ağırlıklı yer almaya devam etmekle birlikte, güzel sanatlar alanındaki kazanımlarımızı da önemsemek yerinde olur. Petrol zengini ülkelerin yüksek gökdelenler ve lüks tüketim mallarıyla istatistiklerde üst sıralarda yer almalarının “çağdaş uygarlık” açısından bir kaç istisna dışında, aldatıcı olduğunu gözden uzak tutmayalım. Örneğin, kişi başına satın alma gücü paritesine göre ülkeler sıralamasında Katar birinci durumda, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ilk on ülke arasında yer almakta. Bu ülkelerin bazılarında resim ve konser etkinlikleri düzenlenmekle birlikte, çağdaş uygarlık normlarının çok altında oldukları biliniyor.

Sonuç olarak şunu  ifade etmek istiyorum: Atatürk, diğer alanlarda olduğu gibi, güzel sanatlar alanında da çağdaşlık yolunu açmış ve ülkemizde güzel sanatlar alanında da Türk Rönesansı'nı başlatmıştır. 2023 yılında yüzüncü yılını kutlayacak olan Türkiye Cumhuriyeti'nin bu kazanımları koruması ve geliştirmesi en içten dileğimizdir.





No comments:

Post a Comment