ANA Kültür ve Sanat
Dergisinin Temmuz-Agustos 2017 sayısında yayınlanan yazım
Diplomasi ve Kültür
Önder Özar (Emekli Büyükelçi)
Diplomasi için çeşitli tanımlar yapılır. Ancak, diplomasinin uluslararası ilişkiler
alanının bir alt disiplini olduğu ve dış politikanın uygulanmasında başvurulan barışçı
araçların ve yöntemlerin tümünü kapsadığı genel kabul gören bir tanımdır.
Diplomasi, özü itibarile devletler arasındaki uyuşmazlıkların barışçı yollardan
çözümlenmesini, bir başka ifadeyle, taraflar arasında uzlaşı olanaklarını
sonuna kadar deneyerek savaşın önlenmesini amaçlar. Sıcak çatışma halinde dahi,
son dönemlerde görüldüğü üzere, diplomasiye ara verilmeyebilir, üçüncü taraflar
ve uluslararası kuruluşlar devreye girebilir, çatışmaların yayılmasını önleyici
ve uzlaşı arayıcı çabalar sürdürülebilir.
Özellikle, ikinci dünya savaşından sonra diplomasinin
çeşitli klasik yöntemleri yanında kamuoylarını
etkilemeye yönelik düzenlemeler gündeme geliyor. Zira, dış politika devletlerin
dışişleri bakanlıklarının münhasır yetkisinden çıkarak, diğer kurumları da
yakından ilgilendiren bir nitelik kazanıyor. Dış politika hedeflerine ulaşmak
için kamuoylarını da dikkate almak, güven verici adımların atılması, yanlış
anlamaların giderilmesi, iyiniyet mesajları verilmesi ve imaj iyileştirilmesi
gibi faktörler önem kazanıyor. İnsanlık tarihinin en eski dönemlerinde geleneksel
diplomasinin bu konuları gözönünde bulundurduğu bilinmektedir. Ancak, ikinci dünya
savaşından sonra bir yandan teknolojik gelişmenin enformasyon iletişimini ve
haberleşmeyi en üst düzeylere çıkarması,
diğer yandan, demokrasi , insan hakları, özgürlükler gibi çağdaş
değerlerin hızla yayılması kamuoylarının dış politika sürecindeki ağırlığını
artırdı.Özellikle büyük ve orta çaplı devletler, “public diplomacy”(+) olarak adlandırılan bu olguya dış politika
yapılanmalarında yer vermek ihtiyacını duydular. Örneğin, ABD Dışişleri
Bakanlığında “public diplomacy” etkinliklerini yürütmek ve koordine etmek
amacıyla ayrı bir bölüm (Under Secretary for Public Diplomacy) oluşturuldu.
“Public diplomacy”’nin kullandığı başlıca araçlar
/enstrümanlar şunlar:
-
Hükümetçe desteklenen ülke dışı yayınlar (radyo,
televizyon )
-
Eğitim programları
-
Kültürel değişim programları
-
İletişim teknolojileri
-
Basılı yayınlar ve sinema ürünleri
Görüleceği üzere, kültürel değişim programlarının –ki geniş
anlamda, kitap, dergi ve benzeri basılı yayınlar ve sinema ürünlerini de kapsar – “public diplomacy içinde
ağırlıklı bir yeri var. Kültürel değişim programları bağlamında ise sergiler
açmak, sinema günleri, tiyatro ve konser
turneleri düzenlemek gibi sanat
etkinlikleri aktif ve sonuç alıcı bir
diplomasi için son derece önemli destek öğeleridir. Kültür ve sanat
etkinlikleri, kapalı devre diplomatik görüşmelerin ve yazışmaların dışında
kalan toplum katmanlarına dostluk ve işbirliği mesajlarının kolayca ulaşmasını
sağlar. O kadar ki, “public diplomacy” kavramı literatüre yerleşmeden önce
“kültürel diplomasi” deyimi öne çıkmıştı.Bugün, her iki kavram arasında kesin
bir ayrım yapılması zor olmakla beraber, kültürel diplomasi, “public
diplomacy”nin şapkası altında işlevini sürdürmekte ve devletlerin dış politika
tercihlerinin ve imaj iyileştirme çalışmalarının ilgili halkoylarına
anlatılmasında etkili rol oynayabilmektedir. Zira, sanatsal yapılar ve etkinlikler, farklı
coğrafyalardaki insanları birbirine yaklaştırır, ortak bir anlayış ve ortak bir
lisanda buluşmalarını kolaylaştırır. Sanat barışçıdır. Herhangi bir sanat
olayının, sanat yapıtının barış karşıtı bir mesaj vermesi düşünülemez. Kültürel
ve bu kapsamda sanatsal etkinliklerin büyük, küçük devletler tarafından nasıl
değerlendirildiği konusunda bazı örnekler vermek yararlı olabilir.
2008 yılında New York
Filarmoni Orkestrasının Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’da konser vermesi
olağanüstü bir olay olarak kayda geçti. Zira, ABD ile Kuzey Kore arasında diplomatik
ilişkiler o dönemde yoktu ve halen de bu
durum değişmiş değil. Buna ek olarak, Kuzey Kore’nin BM Güvenlik Konseyi
kararlarına aykırı olarak nükleer bomba ve uzun menzilli füze denemeleri
yapması, sürekli gergin bir ortam yaratıyordu. Bu gerginlik, New York Filarmoni
orkestrasının konserinden sonra da devam etti ; ancak, New York Filarmoni Orkewstrasının
konserini Kuzey Kore yönetici kadrosunun salondaki dinleyici koltuklarında
izlemesi ve olayın medyada yansıtılması, yerel halkın ABD hakkındaki olumsuz
imajının bir ölçüde de olsa yumuşatılmasını sağlamıştı. ABD’nin “public
diplomacy” alanında kullandığı diğer araç eğitim programlarıdır. 2001 yılındaki
New York ikiz kuleler saldırısından
sonra öğrenci vizelerinin kısıtlanması uzun sürmedi ve 2006 yılında 591.000
öğrenci vizesi verildi. Ayrıca Fulbright programından sağlanan burslarda artış
görüldü. Kuruluşundan bu yana, Fulbright programından burs alan 44 öğrencinin Nobel ödülü kazandığı, 29 öğrencinin de
ülkelerinde devlet ve hükumet başkanı oldukları kayıtlarda belirtiliyor.
İngiltere’nin 1960’larda dünya çapında ün yapan Beatles müzik
grubunun soğuk savaş döneminde Batı
kültürünün mesajını taşıdığı, başta Rusya olmak üzere komünist blok
ülkelerinde çok etkili olduğu kabul
edilmektedir. Bir anlamda, Beatles grubu, soğuk savaş döneminde klasik
diplomasinin yapamadığını başarmiş, Batı dünyasındaki popüler kültürün Sovyetler Birliği ve Doğu
Avrupa komünist blok ülkelerinde özellikle gençler arasında, yayılmasına katkıda
bulunmuştur. 1989’da Berlin duvarının yıkılması ve Sovyetler Birliği’nin
dağılmasında kültürel diplomasinin önemli rol oynadığı görüşü oldukça
yaygındır.
Sovyetler Birliğinin mirasçısı olan Rusya Federasyonu da
soğuk savaş sonrasında imaj iyileştirme amacıyla kültürel diplomasiye önem verdi, dostluk ve işbirliği açılımı
bağlamında müzik ve bale gibi güzel sanatlar dallarında temayüz eden
sanatçılarının ve topluluklarının dış ülkelerde temsiller ve konserler
vermelerini gerçekleştirdi.
1979’da Pehlevi hanedanına devrimle son vererek “islami
cumhuriyet” rejiimini kuran İran bir
süre dışa kapalı bir politika izledi; ancak bu kısa sürdü. Batı dünyasının
radyo ve televizyon yayınlarından rahatsız olan İran yönetimi, yasaklarla bu
yayınların izlenmesini önleyemedi ve kendi ingilizce yayın istasyonlarını
faaliyete geçirdi. Ancak, İran’ın imajını düzeltmek için çok etkili bir “silahı”
vardı: İran sineması. İran’ın muhafazakar dinci yöneticileri katı anlayışlarını
yumuşatarak, İran sinema yapıtlarının
uluslararası festivallere katılmasına yeşil ışık yaktılar. Onca baskıya,
sansüre ve cezalandırmalara rağmen, İran filmleri, yöneticiler ve oyuncuları Avrupa ve Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki festivallerde ve
yarışmalarda çok sayıda ödül kazandılar. Dariush Mehrjui , Mohsen Makhmalbaf,
Abbas Kiarostami, Jafar Panahi, Majid Majidi, Bahman Ghobadi ve Asghar Farhadi
gibi yönetmenler İran Sineması’nı uluslararası arenada başarıyla temsil
ettiler.. Oscar da dahil olmak üzere büyük festivallerin çoğunda ödüller kazandılar.. Bugün, İran’da insan hakları, özgürlükler ve
demokrasi gibi değerler ağır
eleştirilere maruz kalmaya devam etmekle beraber, ülke imajında bir ölçüde bir saygınlık
sağlanmışsa, bunun başlıca nedeni İran
sinemasının uluslararası başarılarıdır.
Ülkemizde de sinema alanında Avrupa’daki festivallerde
son yıllarda başarılar elde edilmektedir. Bizim kültürel diplomasi alanında çok
önemli kozlarımız var. Güzel sanatların çeşitli
dallarında çok sayıda üst düzey sanatçımızı ve eserlerini ülke dışındaki tanıtma etkinliklerimizde daha
çok değerlendirmeliyiz. Devlet tiyatroları, opera ve balesi, senfoni
orkestraları, halk oyunları toplulukları, resim ve heykel müzeleri gibi sanat
kurumlarını devreye sokarak, dış politikamızla ilgili yanlış anlamaları, olumsuz
yansımaları gidermek ve Türkiye imajını olumlulaştırmak mümkündür. Kültür ve
sanat zenginliklerimizi dış politika adımları ile birlikte değerlendirmek her
zaman gözönünde bulundurulması gereken bir opsiyondur.
(+) public diplomacy teriminin Türkçekarşılığı olarak “kamu diplomasisi” kullanılmaktadır. Bu
kavramın karşılığının “ kamuoyuna
yönelik diplomasi” olması kişisel tercihimdir.
No comments:
Post a Comment