See new posts
Conversation
Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik'in Türk Devletleri Teşkilatı'nın10ncu toplantısı ve KKTC
Türk Devletleri Teşkilâtı'nın (TDT) 10'uncu Zirve toplantısı bugün (3 Kasım) Kazakistan'ın Başkenti Astana'da yapılıyor. Zirve’nin sloganı “Türk Devri” [“Turk Time” veya “the Turkic Age”].
Kazakistan'ın gazetelerinden "The Astana Times" da "Astana'da Türk Devletleri Teşkilâtı Zirvesi: Önde Gelen Uzmanlar Görüşlerini Paylaşıyor" başlığıyla bir yazı yayınlanmış. Yazıda Teşkilât'a üye ve gözlemci Devletlerin Bayraklarına yer verilmiş.
Bayraklar arasında “gözlemci üye” statüsündeki Macaristan'ın ve Türkmenistan’ın Bayrakları yer alıyor; aynı statüdeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Bayrağı fotoğrafta yok.
Astana Zirvesi'nde KKTC yer almıyor. Demek ki ev sahibi Kazakistan Devleti KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı davet etmemiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul’daki 8. Zirve’nin açılışında (11 Kasım 2021) dönem Başkanı yaptıkları konuşmada şöyle demişti:
“Aile resmimizin daha da zenginleşmesi için olarak önümüzdeki dönemde KKTC’ni aramızda görmeyi canı gönülden arzu ediyoruz. Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türklerinin maruz bırakıldığı tecrit ve ambargonun hafifletilmesinde kıymetli desteklerinize güveniyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çağrısı üzerine 11 Kasım 2022’de Semerkant’ta (Özbekistan) yapılan 9’uncu Zirve’de KKTC Türk Devletleri Teşkilâtı’na “gözlemci üye” kabul edildi.
KKTC’nin Astana’daki Zirve’ye ev sahibi Kazakistan Hükûmeti tarafından davet edilmemiş olması KKTC'ne yönelik ayırımcı bir tutumdur.
Dolayısıyla Türkiye'ye karşı da bir tavır mahiyetindedir.
Çünkü KKTC'nin "gözlemci" üyeliğini Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan teklif etmişti.
O zaman kaleme aldığım yazıda şu noktaya dikkati çekmiştim: https://aydinlik.com.tr/haber/turk-devletleri-teskilati-tdt-ve-kktc-350267…
"... Bildiri’de yer alan 'Kıbrıslı Türklerin TDT’nın ilgili faaliyetlerine katılmaya davet edilmesi yolundaki Türkiye’nin talebini kabul ediyoruz' ibaresinin sınırlayıcı mahiyette yazıldığını düşünüyorum. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul’daki konuşmasında kullandığı ifade 'önümüzdeki dönemde KKTC’ni aramızda görmeyi canı gönülden arzu ediyoruz' şeklindedir. Türkiye’nin talebi 'KKTC'nin TDT’nın ilgili organlarına katılmasıyla' sınırlı değildir..."
O zaman dikkatlere getirdiğim KKTC’nin “gözlemci” statüsü için “ilgili faaliyetlerine katılmaya davet” ibaresiyle yapılan diplomasi hilesi bugün sakıncasını göstermiştir. Kazakistan Hükûmeti sloganı “Türk Devri” olan 10’uncu Zirve’ye TDT’nın “Gözlemci Üyesi” KKTC’ni davet etmemiştir.
Demek ki Kazakistan sloganı "Türk Devri" olan bir Zirve toplantısını KKTC bakımından "ilgili faaliyet" olarak görmemiş!
Nasıl bir yanılgıdır, gaflettir bu?!
Kıbrıs Türk Halkı ve onun Devleti KKTC Türklük vasıfları itibariyle her yönden Türk Dünyası'nın parçasıdır.
Zaten TDT’nın Semerkant’daki 9’uncu Zirvesi’nin Bildirisi’nde “Kıbrıslı Türkler Türk Dünyası’nın ayrılmaz parçasıdır” ifadesine yer verilmişti.
Dönemin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da “Kıbrıs Türkeri’nin, Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve KKTC’nin, TDT’nın tüm faaliyetlerine lâyıkıyla katılımını yürekten desteklediklerini” söylemişti.
KKTC’de TDT’nda “gözlemci üyeliğin “KKTC’nin dünya tarafından tanınmasının ilk adımı" olduğu değerlendirmesi yapılmıştı.
KKTC’nin Astana’daki Zirve’ye ev sahibi Kazakistan Hükûmeti tarafından davet edilmemiş olması 9’uncu Zirve Bildirisi’nin ruhuna da aykırı bir davranıştır.
Bellidir ki, Batı camiası ile ilişkilerini ve işbirliğini geliştirme çabaları, teşebbüsleri olan ve “AB ile Gelişmiş Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması (EPCA)” imzalamış bulunan Kazakistan, GKRY dahil AB Devletleri ile ilişkilerini ön plânda tutmaktadır. Astana Zirvesi’nde AB tarafından KKTC ve Türkiye aleyhine yönlendirilmiştir.
2002 Aralık ayında GKRY Dışişleri Bakanı AGİT toplantısı çerçevesinde Kazakistan ve Özbekistan Dışişleri bakanlarıyla görüşmüştür. Kazak ve Özbek bakanlar Rum muhataplarına “devletlerinin tutumunun uluslararası hukuka bağlılık ve Kıbrıs Cumhuriyeti de dahil olmak üzere tüm devletlerin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına saygı çerçevesinde, BM Kararları uyarınca yönlendirildiğini” ifade etmişler. Orta Asya bölgesinde yaratabileceği olası sonuçlardan da endişe duydukları için “her türlü ayrılıkçı eylemi ve tek taraflı bağımsızlık ilanını kınadıklarını” söylemişler.
Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı geçtiğimiz Eylül ayı sununda GKRY’ni ziyaret etmiş. Kazak diplomat GKRY Lideri’ne Kazakistan Cumhurbaşkanı’nın mesajını sunmuş. Mesajda “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” kuruluş gününü kutlanmış ( Kıbrıs Cumhuriyeti 16 Ağustos 1960’da kurulduğu halde Rumlar 1 Ekim’de kutlamaktadır); iki ülke arasındaki güçlü ikili bağlar vurgulanmış ve ilişkilerin daha da geliştirilmesine ve genişletilmesine Kazakistan’ın büyük ilgi duyduğu ifade edilmiş. Yapılan görüşmede GKRY Lideri ve Kazak diplomat “başta devletlerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı olmak üzere BM Yasası’nın temel ilkelerine bağlılıklarını" teyit etmişler.
Bu nasıl bir "Türklük" dayanışmasıdır? Tamamen Rumlara yaranma gayretidir.
TDT üyelerinin Kıbrıs konusundaki tutumlarını değerlendirirken Azerbaycan, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın (Ortak üye) aynı zamanda Rusya’nın liderliğindeki Bağımsız Devletler Topluluğu’nun üyesi olduklarını da bir faktör olarak dikkate almak lâzımdır. Rusya Kıbrıs konusunun BM’nin gündemine girmesinden itibaren GKRY’ne destek vermiştir.
KKTC’nin TDT’na “gözlemci” üye olduktan sonraki ilk Zirve’ye, diğer gözlemciler Türkmenistan ve Macaristan davet edilirken, KKTC’nin dışlanmış olması Millî Davamız bakımından olumsuz bir gelişmedir. “Bağımsız ve egemen iki devletli çözüm” hamlemiz ve “KKTC’nin uluslararası camia tarafından tanınması” çağrımız itibariyle düşündürücüdür.
KKTC’nin Astana Zirvesi’ne davet edilmemesine diğer TDT’nın diğer üyelerinin tepki göstermemiş olması da beni düşünceye sevkeden bir başka veçhedir.
Sloganı “Türk Devri” olan bir Zirve’ye Gözlemci Üye olmasına rağmen KKTC’nin davet edilmemiş olması karşısında kendi kendimize “Kıbrıs Türkleri Türk Dünyasının ayrılmaz parçasıdır” dememiz diplomasi açısından havada kalmıyor mu?
Ayrıca KKTC’nin TDT gözlemci üyesi olması üzerine dile getirilen "KKTC’nin dünya tarafından tanınmasının ilk adımı" olduğu şeklindeki söylemler dayanaktan yoksun olmuyor mu?
Kazakistan ve diğer üyeler şunu bilmelidir ki, KKTC 4O’ıncı yaşını tamamlamak üzeredir. Belki KKTC Kazakistan kadar yeraltı servetlerine sahip değildir. Ama KKTC kuramsal, kavramsal ve yapısal bakımdan oturmuş sağlam kurum ve kuruluşlarıyla mükemmel biçimde işleyen ve TDT’nın üyelerine de örnek olacak bir Demokrasi’ye sahiptir. KKTC’nin sahip olduğu servet budur. Jeostratejik konumuna işaret etmeye lüzum yoktur.
Elbette konuyla ilgili resmî olgulara ve gerçeklere vakıf değilim. Ama dışarıdan bakınca “KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın Astana Zirvesi’ne davet edilmediği belli olunca acaba Türkiye hiç olmazsa Zirve’ye kendi katılım seviyesini düşürmesi ve böylece KKTC’nin uluslararası camia ile bütünleşmesine verdiğimiz önemi ortaya koyması, aynı zamanda üyelere geleceğe dönük bir uyarıda bulunması mümkün olamaz mıydı” diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
KKTC Cumhurbaşkanı’nın Astana Zirvesi’ne davet edilmemiş olmasına Türk basınında değinilmemiş olmasını da Millî Dava bakımından kaygıyla karşılıyorum.
KKTC’nin Astana’ya davet edilmemesinin “Türk Devletleri” dediğimiz topluluğun kendi aralarında gereken dayanışmayı, ülkü ve hedef birliğini ve hattâ gerçek dostluğu gerçekleştirmekten uzak bulunduğunu ortaya koyduğunu düşünüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımızın, Dışişleri Bakanlığımızın, Kazakistan’ın bana göre bu dostane olmayan, birlik ve dayanışma zihniyeti ve ruhuyla bağdaşmayan tutumu hakkında hoşnutsuzluğumuzu Kazakistan Hükümeti’ne münasip şekilde bildirmiş olacaklarını varsayıyorum. Kazakistan’ın tutumu tepkisiz geçiştirilirse, gelecek toplantılarda, özellikle Zirveler de KKTC’nin dışlandığı olayları yeniden yaşarız.
KKTC de Gözlemci Üye Devlet olarak, tepkisini ortaya koymalıdır.
No comments:
Post a Comment