Sedat Ergin'in, Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanlığı’nda reform hedefi" başlıklı, 23 Kasım 2023 tarihli yazısı
Hakan Fidan’ın Dışişleri Bakanı koltuğuna oturmasından bu yana altı aya yakın bir süre geçti.
Bu süre zarfında yaptığı görevindeki hedeflerine dönük temel siyaset açıklamalarına baktığımızda, Dışişleri Bakanlığı’nda kapsamlı bir kurumsal reformun kendisinin önemli bir stratejik önceliği olacağını anlıyoruz.
Fidan, bu konudaki ilk dikkat çekici çıkışını, SETA isimli düşünce kuruluşunun “Insight Turkey” isimli yayınının geçen eylül sayısında yayımlanan “Türkiye Yüzyılı’nın Başında Türk Dış Politikası: Sınamalar, Vizyon, Hedefler ve Dönüşüm” başlıklı makalesinde yapmıştı.
Kurumsal reform, Fidan’ın yazısında yeni döneme bakışında en iddialı, en hırslı göründüğü alanlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Fidan, göreve başladığı ilk günden itibaren Dışişleri Bakanlığı’nın kurumsal transformasyonunun hızlandırılmasını kendi açısından bir öncelik olarak gördüğünü belirtiyor bu metinde.
*
Fidan, dönüşüm ihtiyacının gerekçeleri üzerinde ayrıntılı değerlendirmeler yapıyor. Örneğin, dış politikanın artık klasik anlamda diplomasi ile sınırlanamayacağını, günümüzde uluslararası ilişkilerin gündeminin güvenlik, istihbarat, ticaret, finans, çevre, enerji, kültür, iletişim, sağılık da dahil olmak üzere hepsi birbiriyle iç içe geçmiş alanların yarattığı karmaşık bir çeşitlenme gösterdiğini anlatıyor. Bu durum, yeni aktörlerin ve paydaşların denkleme girmesini de beraberinde getirmiştir.
Sonuçta bütün bu gelişmeler küresel ölçekte dışişleri bakanlıklarının portföylerinin, ilgi ve görev alanlarının genişlemesi sonucunu doğurmuştur.
Bakanlıktaki dönüşümün “proaktif” bir yaklaşımı esas aldığını anlatıyor. Fidan’a göre, bu yaklaşım, bir yandan yüzyıllar boyu damıtılmış olan birikim ve becerilere sadık kalırken, diğer yandan küresel ilişkilerin sürekli değişim içindeki zeminine kendisini uyarlamayı hedefliyor.
*
Reform teması, Fidan’ın geçen pazartesi günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Dışişleri Bakanlığı’nın 2024 yılı bütçe teklifi üzerindeki sunumu ve daha sonra yöneltilen sorulara, yapılan eleştirilere verdiği yanıtlarda da oldukça geniş bir yer tutuyor.
Örneğin, yaptığı sunumun girişinde Türkiye’nin dünyanın en geniş dış temsilcilik ağına sahip ilk 5 ülke arasında yer aldığını vurguluyor. Türkiye, 257 dış temsilcilikle Çin Halk Cumhuriyeti, ABD, Fransa ve Japonya’dan sonra en geniş yurtdışı temsilcilik ağına sahip olan ülkedir.
Bu arada, açıklamalarının tonuna bakıldığında, kendisinin özellikle 13 yıl süreyle başında bulunduğu Milli İstihbarat Teşkilatı’nda önemli bir dönüşümü gerçekleştirmiş olmanın verdiği bir özgüven duygusuyla konuştuğu hissediliyor.
*
Burada altını çizmemiz gereken bir nokta, Fidan’ın gerek önce 2003-2007 yılları arasında başında bulunduğu Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve ayrıca 2007-2010 yıllarında Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevinde, özellikle de 2010-2023 döneminde MİT’in tepe yöneticisi olarak Dışişleri Bakanlığı ile yakın bir mesai yürütmüş olmasıdır.
Bu çerçevede Dışişleri’nin üst düzey yönetici kadrolarının hatırı sayılır bir bölümünü yakından tanımaktadır. Dolayısıyla, onların iş yapma şekillerini kurum dışındayken de yakından gözlemek imkanı bulmuş olmalıdır.
TBMM’deki konuşması sırasında Dışişleri kadroları hakkında övücü ifadeler kullanmaktan kaçınmıyor. Hatta, Bütçe Komisyonu tutanaklarına göre konuşmasının bir yerinde şöyle diyor Hakan Fidan:
“TİKA’da üçüncü, dördüncü yılımdan sonra vardığım sonuç şu olmuştu: Ya, bu arkadaşlar gerçekten çok fedakarca çalışıyorlar. Yani dünyanın her yerine, sürekli yeni bir ülke, yeni bir il, yeni bir yaşam, yeni bir çevre, yeni bir habitat, yeni bir hava... Yani her şey yeni ve bu insanlar yirmi sene, otuz sene hayatlarını böyle geçiriyorlar ve hala sağlıklı, sağlam ve üreten durumda kalmaları gerekiyor. Şimdi, bu tabii büyük bir fedakarlık, yani bu fedakarlığı göz ardı edemeyiz.”
*
Buna karşılık, diplomatların mesaisine bakınca bir “ters orantı” ile karşılaştığı kanaatindedir Fidan. Ona bakılırsa, “Bireysel olarak diplomatlar ne kadar iyiyse, kurumsal olarak da kapasitemiz o kadar geliştirilmeye muhtaçtır.”
Bakan, “Çok iyi diplomatınız var ama hepsini topladığınız zaman çok iyi diplomasi ortaya çıkmayabiliyor. Yani kurumsal olarak gerçekten çok şey yapmanız gerekiyor. Sistematik bir şekilde sürekli reform, sürekli, kesintisiz bir değişim içinde olmanız gerekiyor” diye konuşuyor.
Fidan, bu noktada geçmişte MİT’teki reformları yaparken örgütün personeline sürekli “En büyük değişim, değişimin kendisini kabul edip, kesintisiz olduğunu varsaymaktan geçiyor” mesajını verdiklerini anlatıyor.
*
Açıklamaları sırasında reformun kapsamı konusunda ne gibi düşüncelere sahip olduğuna ilişkin bir dizi ipucu veriyor. Fidan’a göre, “Öncelikle personel kalitesinden vazgeçmeden sayıyı artırmak” gerekiyor. “Gerçekten uygun arkadaşları bulmakta sıkıntı yaşayabiliyoruz. Yani gençlerimizi kamu hizmetine teşvik etmekte daha fazla çalışmamız gerekiyor” şeklinde konuşuyor.
Reformun en önemli ayağını “diplomatik kariyer tırmanışını bozmadan sayıyı artırmak, ihtisası çoğaltmak” şeklinde açıklıyor. Özellikle “coğrafyaya uygun insan bulmak için uygun dilde” personel bulunmasını bu hedefin tamamlayıcı bir unsuru olarak gösteriyor.
Açıklamanın dikkat çekici noktalardan biri, merkezde süreklilik içinde ve uzmanlığa dayanarak yürütülmesi gerektiğini düşündüğü personel, bütçe, enformasyon teknolojileri gibi alanları dış tayine çıkmayacak yerleşik uzman kadrolarla yürütme niyetini ifade etmesidir. Bakanlıkta zaten bu yönde bir dizi tasarrufun yapıldığı da anlaşılıyor.
*
Bu hedeflerin hayata geçirilmesindeki en kritik sınamalar nelerdir?
Dışişleri Bakanı, açıklamaları sırasında ısrarla niteliği, kaliteyi vurguluyor.
Kalite hedefinin tutturulabilmesi, kuşkusuz, öncelikle liyakat ölçütlerinin başka mülahazaların üstünde tutulmasından geçiyor. Diplomasi kariyerinin önemli bir özelliği, mesleki birikimin, tecrübenin usta-çırak ilişkisi içinde şekillenip olgunlaşması, bu yoldan kuşaktan kuşağa aktarılarak geleneğin sürdürülmesidir.
Fidan’ın sözünü ettiği, asırlar boyunca damıtılmış olan diplomasi becerisi bu şekilde bugünlere taşınabilmiştir. Ayrıca, Cumhuriyet döneminin diplomasi alanında ortaya koyduğu birikimin değeri de hiçbir şekilde hafife alınamaz.
Buradaki kritik soru, diplomasi kariyerinin bu kendine özgü yönlerinin diplomasi kökeninden gelmeyen kadrolar tarafından ne ölçüde gözetilebileceğidir.
*
Şimdi işin püf noktasına geliyoruz. Kamuoyunda da en çok tartışma konusu olan başlıklardan biri, Dışişleri’ndeki siyasi tayinler meselesidir. Genellikle AK Parti’ye yakın isimlerin, eski milletvekillerinin diplomasi alanında bir tecrübeye sahip olmamakla birlikte büyükelçi unvanı verilerek yurtdışı temsilciliklerinde göreve gönderilmeleri son yıllarda yaygın bir uygulama haline gelmiştir. Bu durumdaki büyükelçilerin sayısı 20’nin üstüne çıkmıştır.
Bu yöndeki eleştiriler Plan Komisyonu’nda muhalefete mensup milletvekilleri tarafından dile getirilince, Hakan Fidan ne yanıt vermiştir?
Fidan, “Özellikle dışarıdan atamalarla ilgili, yani bunların ben makul bir oran içerisinde olduğunu düşünüyorum. Dünyadaki yüzdeye baktığımız zaman, diğer ülkelere baktığımız zaman aynı şekilde bu uygulamaların olduğunu da görüyoruz” diye konuşuyor.
Bir başka anlatımla, “makul bir oranda” uygulamadan yana görünüyor.
Özellikle Batı ülkeleri esas alındığında, ABD modeli siyasi büyükelçi ataması uygulamasına çok açıktır. Gelgelelim, belli başlı Avrupa ülkelerinin diplomasi geleneğinde dışarıdan atamalar genellikle istisnai olarak başvurulan bir uygulamadır.
*
Her halükârda, Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı dönemi için kuvvetli bir reform hedefine kendisini bağlamış bulunuyor.
Burada liyakat faktörünün ne ölçüde gözetileceği, reform adımlarının başarısı açısından belirleyici olacaktır.
No comments:
Post a Comment