Wednesday, January 31, 2024

Sedat Ergin Suriye ile normalleşme güvence meselesine takıldı Ocak 31, 2024 06:29

 Sedat Ergin 

Suriye ile normalleşme güvence meselesine takıldı

Ocak 31, 2024 06:29

4dk okuma

Paylaş


RUSYA Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrantyev’in, Suriye’nin Türkiye’den topraklarındaki askeri gücünü çekeceği hususunda istediği resmi güvence verilmediği için iki ülke arasındaki normalleşme görüşmelerinin geçen sonbahardan bu yana kesildiği yolundaki açıklaması, gündemimize bu kez “güvence” meselesini sokmuş bulunuyor.

Lavrantyev, önceki gün TASS ajansına verdiği demeçte, “Suriye tarafının toprakları üzerinde bulunan Türk askeri birliklerinin uzun dönemde çekileceği konusunda güvenceler almayı gerekli gördüğünü” belirtmiş.

İlginç olan bir nokta, Lavrantyev’in “Bu birliklerin yakın gelecekte çekileceğini kimse söylemiyor” diyerek, aslında kısa döneme dönük bir çekilme beklentisinin bulunmadığını da hissettirmesidir.

Hatta, Türk tarafının da muhtelif kademelerde “Suriye’de kalmayacakları”, “belli uygun koşullar karşılandığında er ya da geç çekilecekleri” hususunda gayri resmi beyanlarda bulunduğunu da söylüyor.

Rus diplomata göre, mesele “Türk tarafının bunu resmi hale getirmek istemiyor olması.”

Bu ifadeleri, Esad hükümetinin sözlü beyanlar değil, yazılı ve bağlayıcı bir güvence istediği, Türkiye’nin de buna yanaşmadığı şeklinde yorumlayabiliriz.


*


Lavrantyev’in Esad rejiminin talebine belli bir anlayışla yaklaştığını belirtmek mümkün. Şöyle ki, Rus diplomat, bugün Türkiye’nin Suriye’de “işgal ettiğini” söylediği toprakların büyüklüğünün “neredeyse Lübnan’ın iki katı kadar” bir alanı kapladığını ifade ediyor. Bu durum sürerken, Suriye hükümetinin Türkiye ile müzakere yapmasına Suriye halkının anlam veremeyeceğini kaydediyor.

Putin’in temsilcisinin Türkiye’nin bulunduğu toprakların genişliği konusunda yaptığı Lübnan benzetmesi dikkat çekicidir. Türkiye, bugün Suriye’de Fırat’ın batısında İdlib ile Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı harekât bölgeleri ve doğusunda ise Barış Pınarı harekât bölgesinde olmak üzere dört ayrı sahada değişen derinliklerde askeri birlik bulunduruyor.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, geçenlerde “Aljazeera.net”e verdiği mülakatta, “Halihazırda Suriye sınırımızın yüzde 63’ü ileriden kontrol altına alınmıştır” diye konuşmuştu. Güler’in sözlerinden hareketle, 911 kilometre uzunluğundaki sınırın üçte ikisine yakın bir bölümünde TSK’nın Suriye sınırının içinde varlık gösterdiğini belirtmeliyiz.

Anlaşıldığı kadarıyla, Türkiye’nin askeri varlığının geleceğine ilişkin sorular Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme arayışlarında bu aşamada en kritik mesele haline gelmiş bulunuyor.


*


Peki, Türkiye Suriye’den ne zaman ve hangi koşullarda çekilecektir?

Aslında Ankara cephesinde bu konuda yapılmış birçok beyan var. Bunlar arasında en kuvvetli açıklamalardan biri, 4 Ekim 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan gelmişti. Erdoğan, TRT’ye mülakatında Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi yönünde yapılan bazı çıkışları eleştirirken, “Biz orayı terk etmeyeceğiz. Ne zaman ki Suriye halkı seçimleri yapar, seçimlerini yaptıktan sonra biz Suriye’yi sahiplerine terk eder ayrılırız” demişti.

Erdoğan, geçen yıl Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Türkiye Suriye’nin kuzeyinden çekilmediği sürece kendisiyle görüşmeyeceğini söylemesi üzerine de 19 Mayıs’ta çekilme konusunda “Öyle bir düşüncemiz yok. Çünkü terör tehdidi devam ediyor” diye konuşmuştu.

Milli Savunma Bakanı Güler de geçen 18 Ağustos’ta Sabah’ta yayımlanan bir mülakatında Türkiye’nin çekilmeye ilişkin koşullarını açıklarken “Bizim hassasiyetlerimiz var. Sınırlarımızın ve halkımızın güvenliği sağlanmadan oraları terk etmemiz düşünülemez. Suriye’ye barış gelebilmesi için en önemli aşama ise yeni anayasanın yapılması ve kabul edilmesi” şeklinde konuşmuştu.

Bu arada, önceki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Türkiye’nin Suriye’den çıkmasını “En son adımlardan biri” olarak göstermişti. Çavuşoğlu’nun geçen 3 Mayıs’ta NTV’ye açıklamasında, (çözüm bulunmadan) Türkiye’nin çekilmesinin “rejimin buraya tam hâkimiyet sağlayacağı anlamına gelmeyeceğini” belirtmişti.

Çavuşoğlu, ılımlı muhalefetle rejim arasında diyalog olmadığı takdirde yeniden çatışmaların çıkacağını, “burasının tekrar kan gölüne döneceğini” söylemişti. Çavuşoğlu’na göre, böyle bir durum aynı zamanda yeniden Türkiye sınırlarına çok sayıda göçmen gelmesi riskini de taşıyor.


*


Bütün bu açıklamalar, Ankara’nın askerlerini çekme başlığındaki tutumunu Suriye sorununa terör konusundaki kaygılarını giderecek ve yeni bir anayasa yapımını da içerecek nihai bir siyasi çözüm bulunması koşuluna bağladığını gösteriyor.

Tabii bugün Suriye’de sahadaki duruma ve krizin seyrine baktığımızda gözle görülebilir bir gelecekte Suriye meselesine siyasi bir çözümün ufukta görünmediğini belirtmek hata olmaz.

ABD’nin ani bir tutum değişikliğiyle Suriye’den çıkması gibi sürpriz değişiklikler olmadığı sürece bugün sahada ABD, Rusya, Türkiye, İran gibi birden çok aktörün nüfuz bölgelerinin bulunduğu kilitlenme halinin bu şekilde devam etmesi muhtemeldir. İçsavaştan galip çıkan rejim de zamanın lehine çalıştığını düşünüp muhalefetle güç paylaşımına yanaşmadığı sürece bugünkü tablo uzun yıllar devam edebilir Suriye’de.

Peki o zaman Türkiye ile Suriye arasında normalleşme arayışlarının akıbeti ne olacaktır?


*


Bu soruya yanıt ararken, Rus diplomasisinin Türkiye ile Suriye arasında normalleşmeyi sağlama çabasını sürdürmesini beklemeliyiz. Zaten Lavrantyev de “Türkiye-Suriye normalleşmesi konusunun Rusya’nın Suriye’de çözüme bakışında en önde yer aldığını” vurguluyor.

Türkiye’nin tutumuna gelince... Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 16 Ocak’ta TBMM konuşmasında açıkladığı üzere, “Türkiye PKK’nın Suriye ve Irak’taki mevcudiyetini yok etme gayretlerini bölgesel ilişkilerinin merkezine konumlandırdığına” göre, bu durumda Esad ile normalleşme konusunda istekli davranması beklenir.


*


Tam bu noktada dikkat çekmemiz gereken bir yöneliş, Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme arayışının, Türkiye, İran ve Rusya arasındaki Astana sürecinin içine yerleşmekte oluşudur.

Hatırlanacaktır, 2022 sonunda Türkiye ile Suriye arasında normalleşme temasları başladığında önce Türkiye, Rusya ve Suriye’nin savunma bakanları ve istihbarat örgütü başkanları Moskova’da toplanmış, ardından bu format 2023 nisan ayında İranlı mevkidaşların katılımıyla tekrarlanmıştı. Daha sonra mayıs ayı başında yine Moskova’da dörtlü formatta bir de dışişleri bakanları toplantısı düzenlenmişti. Ancak Türkiye’deki seçimlerin öncesinde ortaya çıkan bu hareketliliğin arkası gelmemişti.

Buna karşılık geçen hafta Astana’da Türkiye, İran ve Rusya’nın dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde düzenlenen üçlü toplantıdan sonra yayımlanan ortak açıklama geleceğe dönük bazı önemli ipuçları taşıyor. Açıklamaya göre, Türkiye, İran ve Rusya, “Türkiye ile Suriye arasında ilişkilerin onarılması yönündeki çabaların sürdürülmesinin önemini vurgulamış”lar.

Kritik bir ayrıntı, normalleşme ihtiyacının hem Suriyelilerin ülkelerine dönüşü hem de “terörle mücadele” hedeflerine dönük bir bağlamda ortaya konmuş olmasıdır. Aynı zamanda “dörtlü format” çerçevesindeki çabaların da memnuniyetle karşılandığı belirtiliyor bu açıklamada.

Bu yöneliş, Ankara ile Şam arasındaki normalleşmenin ikili düzeyde olmasa da Türkiye, Rusya, İran ve Esad rejimi arasında dörtlü bir zeminde yürüyeceğine işaret ediyor.














No comments:

Post a Comment