AVİM
“SOYKIRIM”IN GÖRECELİLİĞİ
YORUM NO : 2024 / 6
HAZEL ÇAĞAN ELBİR
25.01.2024
5 dk okuma
Ermeni İddiaları Fransa 1948 Soykırım Sözleşmesi
Hukuki bir tanım olan “soykırım” suçunun anlamı ve kullanımı 1948 yılında hukuk literatürüne girdiğinden bu yana suiistimal edilmeye devam edilmiş, günümüzde siyasi amaçlarla sarf edilmesi ise büsbütün yaygınlaşmıştır. Bugün dünyanın gözleri önünde yaşanan bir insanlık vahşetinin Güney Afrika tarafından Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) taşınması ise siyasi kutuplaşma atmosferinde başka bir tartışma konusunun fitilini ateşlemiştir. Bu tartışmada en fazla dikkat çeken durum ise hangi ülkelerin hangi tarafta durduğudur.
Başta tarafsız olduğu bilinen Fransa, 19 Ocak 2024 tarihinde kararında bir güncelleme yapmış ve Güney Afrika’nın Gazze’deki İsrail-Hamas savaşı nedeniyle Yahudi devletine karşı açtığı UAD davasını desteklemediğini Dışişleri Bakanı aracılığıyla ifade ederek[1] İsrail tarafında yer aldığını resmiyete kavuşturmuştur[2].
Fransa Dışişleri Bakanı Stéphane Sejourne, “İsrail devletini suçlamanın ahlaki bir eşiği aşmak olduğunu” söylemiş, Polonya parlamentosunda yaptığı konuşmada soykırım kavramının siyasi amaçlar için kullanılamayacağını söylemiştir[3]. Oysa tarihe baktığımızda “soykırım” ifadesini siyasi amaçları için en fazla kullanan ülkenin Fransa olduğunu görebiliyoruz. Bu ikili tavrından rahatsızlık duymayan Fransa’nın işlediği insanlığa karşı suçlar ise hala hafızalardadır. Hatırlanacağı üzere, “Boyer yasası” olarak bilinen, Marsilya milletvekili Valérie Boyer tarafından teklif edilmiş, “Ermeni Soykırımını İnkâr Etmeyi Cezalandırma Yasası (Fr. Loi pénalisant la contestation du génocide arménien)” 7 Aralık 2011 tarihinde Fransız parlamentosunun alt kanadı olan Ulusal Mecliste kabul edilmişti[4]. Bahsi geçen yasa, parlamentonun üst kanadını oluşturan Senatoya gelmiş, Senatonun Adalet Komisyonu yasa teklifini “ifade özgürlüğü” ilkesine aykırı bularak teklifin gündeme alınmasına karşı çıkmıştı. Ancak Senato Genel Kurulu Adalet Komisyonu’nun görüşünü dikkate almayarak 23 Ocak 2012 tarihli oturumunda 86 olumsuz oya karşı 127 oyla “Boyer Yasası”nı kabul etmişti[5]. Yasaya göre cezalandırılması öngörülen eylem, Nürnberg Mahkemesinin “soykırım” olarak belirlediği suçu inkâr etmektir. Ancak bu önermedeki eksiklik çarpıcı derecede dikkat çekicidir. Fransız mahkemelerinde bir şahsın bu şekilde yargılanabilmesi için suçun bir uluslararası mahkeme tarafından “suç” olarak nitelenmiş olması gerekmektedir[6]. Ermeni iddiaları için böyle bir karar bulunmamaktadır. Son kertede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Perinçek kararı, 1915 olaylarının Holokost’a benzemediğini vurgulamış, soykırım iddialarına karşı güçlü bir dayanak oluşturmuştur. Ayrıca, Fransız Anayasa Konseyinin “inkârcıların cezalandırılmasını” öngören kanunu iptal etmesi de soykırım savını, özellikle Holokost’la karşılaştırıldığında Fransa açısından dezavantajlı bir durum yaratmıştır[7]. Görüldüğü üzere “soykırım” kavramı Fransa’nın siyasi olarak çıkarları doğrultusunda kullandığı siyasi bir kavram olarak çok yakın tarihte yaşananlar ışığında gözlerimizin önünde duruyor.
Güncel bir gelişme olarak, Fransa’nın yeni Avrupa ve Dışişleri Bakanı Stéphane Sejourne, Fransa’da akredite olan diplomatlara hitaben yaptığı konuşmada, Güney Kafkasya’da Ermenistan’ı desteklemeye devam edeceğini söylemiştir. Fransa burada da söyleminden geri adım atmamıştır.
Konuşmasında ayrıca, Ermenistan ve Azerbaycan’ın en sonunda barış için adil ve uzun ömürlü olacak, uluslararası hukuka ve her iki ülkenin toprak bütünlüğüne saygıya dayalı bir barışa imza atmalarını gerektiğini belirtmiştir. Bölge halklarının onurlu bir şekilde yaşayabilmesi, tarihlerine, hafızalarına ve kültürlerine saygı göstermeleri gerektiğinin altını çizmiştir[8].
Fransa’nın yakın geçmişteki geri adımları göz önünde bulundurulursa, Fransa’nın yeni Dışişleri Bakanı’nın “soykırım”ın siyasete malzeme edilmemesi gerektiğine ilişkin sözleri, Fransa’nın Türkiye ile ilgili soykırım iddialarını yeniden gözden geçirmesi için olanak yaratmaktadır. Çok da uzak olmayan geçmişe bakıldığında, Bakan Sejourne’nin bu ifadesinin ne derece güvenilir ya da inandırıcı olduğuna şüphe ile yaklaşılması kaçınılmazdır.
No comments:
Post a Comment