Friday, November 26, 2021

Eski düşmanları yoklama vakti Hediye Levent

Eski düşmanları yoklama vakti

Hediye Levent 

26 Kasım 2021

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye resmi ziyarette bulunan Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan'ı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde resmi törenle karşıladı. 

Ankara’dan bir emir geçti. Ziyaretten sadece bir gün önce yaşanan korkunç kur krizinden dolayı herkes “Yatırım ve para gelecek mi?” kısmına kilitlendi haliyle. Gelen emir dünyanın en zengin varlık fonlarından birinin başında olduğu için Türkiye’ye yapılacak yatırımlara dair beklenti yükseldikçe yükseldi. On milyarlarca dolar yatırım yapılabileceğine dair tahminler bile yer aldı Türkiye medyasında.

Ziyaret yarım gün sürdü. On milyarlarca dolar değil ama 10 milyar dolarlık yatırım yapılabileceğine dair açıklamalar yapıldı. Yatırım yapılacağına dair niyet beyanı olarak değerlendirebileceğimiz 10 imza atıldı.

Yatırım meselesinden başlamak üzere bu ziyaretin neden önemli olduğuna detaylı bakmak iyi olur. Çünkü, BAE emirinin Türkiye ziyareti Türkiye açısından yeni bir dönemin başlangıcı.

BAE şirketlerinin bir süredir Türkiye’de sağlık, medya, teknoloji başta olmak üzere çeşitli sektörlere yatırım yapma konusunda araştırmalar yaptıkları biliniyor. Ancak BAE emirinin ziyaretinde atılan imzalar somut olarak anlaşma yapıldığı anlamına gelmiyor. Daha çok anlaşma niyet beyanı olarak değerlendirmek gerek. Yani, ziyarete damgasını vuran 10 milyar doların hemen Türkiye’ye gelmesi söz konusu değil. Ancak Türkiye’deki ekonomik durum göz önüne alındığında normalde aylar hatta birkaç yıl sürecek teknik ve hukuki altyapı kısımlarının hızlandırılması oldukça mümkün.

Türkiye’ye yatırımın karşılıksız olmayacağı kesin ki, Türk lirasının sürekli değer kaybı ile BAE yatırımcıları oldukça avantajlı bir şekilde Türkiye pazarına girmiş olacak. Ancak yatırımların asıl karşılığı siyasi olacak. Mesela, BAE’nin Türkiye’de medya sektörü ile ilgilenmesi çok kârlı olduğu veya kendileri medya kurmayı beceremediği için değil. Günümüzde medyanın kitleler üzerindeki dönüştürücü gücü açık. BAE’nin de bir süredir dış politikasını dikkat çekici şekilde dönüştürdüğü göz önüne alındığında Türkiye’ye yapmayı vadettiği yatırımlar BAE’ye çok önemli kazanımlar sağlayabilir.

Düne kadar 15 Temmuz darbesinin faili olarak hedef tahtasında olan BAE’ye yönelik ithamlar, açıklamalar, hükümete yakın medyanın manşetleri arşivlerde duruyor. Durum gayet açıkken BAE emirinin Türkiye ziyaretinden zafer devşirmeye girişmek artık kara mizahla bile açıklanamayacak kadar acı bir tablo.

Gayet açık olan durum şu; Türkiye’nin artık ne ülke çıkarı ne de diplomasi ile açıklanamayacak kadar rayından çıkan dış politikası, iç politikaya endeksli hale getirilen diplomatik ilişkileri ağır faturalar olarak önüne gelmeye başladı. 8-10 yıl öncesine kadar bölgenin önde gelen, belirleyici aktörlerinden bile olmayan BAE üzerinden dış politikasını rayına sokmak zorunda kalması, belki BAE’den on yıllardır iyi-kötü diplomatik ilişkilerinin olduğu ülkelerle arasını düzeltmesini isteyecek olması bile Türkiye’nin kendini taşıdığı noktayı gösteriyor. İnsanın yazdıkça yazası, konuştukça anlatası geliyor bu konuda!

Biz ziyaretin önemine dönelim.

BAE emirinin ziyaretinde vitrinde yatırımlar ve ekonomi vardı ancak BAE’nin yatırımlar üzerinden ulaşmaya çalıştığı hedefler çok farklı.

-BAE, bir süredir “dış politikada sıfır sorun” esası üzerinden hareket edeceğini duyuruyor.

-Bu politika Biden dönemi ABD’nin bölge politikaları ile de örtüşüyor. Çünkü Biden, Trump’ın aksine bölgesel krizlerin en aza indirilmesi, en azından diplomasi kanallarının açılarak tansiyonun düşürülmesini teşvik ediyor.

-Arap Ayaklanması sadece fiziksel yıkımla değil diplomatik ilişkiler ve siyasi yapı açısından da neredeyse taş üstünde taş bırakmadı. Ayaklanma öncesinin siyasi lideri Mısır güç kaybetti, Suriye kendi derdinde, İran ile ‘can düşmanı’ Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler bile birbirlerine artık farklı bakıyor. Zaten on yıllardır bölge ülkelerinin iç ve dış politikalarını şekillendiren “Arap milliyetçiliği esasıyla teşkil edilmiş olan Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler” hızla çöktü. Artık bölge ülkeleri eski yöntemleri, söylemleri terk etmek gerektiğini düşünüyor ki, İsrail ile normalleşme süreci de bu eğilimlerin ilk somut sonuçlarından biri.

-BAE; Mısır gibi ülkelerin güç kaybı, ABD’nin bölgeye yönelik yeni politikası, eski yöntemlerin işlevsizliği gibi sebeplerle ortaya çıkan siyasi boşlukları fark edip hızlı bir şekilde dolduran ilk ülke oldu diyebiliriz.

-Elbette BAE’nin adımlarının Suudi Arabistan, Mısır gibi bölgenin önde gelen ülkelerinin ve ABD-Rusya gibi aktörlerin yaklaşımlarından bağımsız oldukları söylenemez. BAE’nin Suriye açılımı gibi…

-BAE her ne kadar dış politikada sıfır sorun esası üzerinden bölge ile başlayıp bütün dünya ile ilişki kurma niyetinde olsa da bölge gerçeklerini reddetmeyen, Nasır dönemi Arap milliyetçiliğine göre çok daha esnek bir Arap milliyetçiliğinin inşasına da girişmiş durumda. Yani Arap ülkeleri olarak hepsinin kendi dış politikası, birbirleri ile çelişen müttefikleri olsa da bölgede İran ve Türkiye gibi ‘Dış müdahale niyetli, yayılmacı eğilimleri olan’ aktörlere de alan bırakmak istemiyorlar. Yine Suriye örneğini vereceğim burada. BAE’nin Suudi Arabistan’ın onayı, Mısır’ın desteği ile Suriye’ye siyasi ve ekonomik desteğinin temel sebeplerinden biri de bu; Suriye meselesini bir Arap meselesi haline getirmek, İran’ın ve hatta Türkiye’nin nüfuzunu sınırlamak.

Velhasıl bütün bu faktörler düşünüldüğünde BAE’nin Türkiye ile yakınlaşma niyeti sadece ‘kârlı bir pazar’ açıklaması ile anlaşılamayacak kadar komplike ve uzun vadeli.

BAE’nin yatırımlar üzerinden Türkiye’ye girmesi, çerçevesini henüz kestiremediğimiz bir nüfuz da sağlayacak BAE’ye. İki ülkenin Suriye’de, Mısır’da, Libya’da, Akdeniz’deki enerji çekişmesinde ve daha birçok konuda karşı cephelerde yer aldığı göz önüne alındığında BAE’nin Türkiye’yi politika değişikliğine zorlaması sürpriz olmaz.

Gerçi kim bilir, belki de Ankara birçok cephede sıkıştığını anlamıştır ve sert U dönüşleri yerine kendisine manevra alanları açıp yavaş yavaş politika değişikliği yapmasını sağlayacak aracılar arayışındadır. Bu durumda BAE ile iş birliğinin beklenenden çok daha hızlı ilerlemesi oldukça mümkün.

Her halukarda BAE emirinin ziyareti BAE ile sınırlı kalmayacak ve ardından ‘eski’ düşmanlar Suudi Arabistan, Mısır ve hatta Suriye ile ilgili gelişmeler de olacak gibi görünüyor.




No comments:

Post a Comment