Thursday, June 8, 2023

E.BE. Önder Özar'ın yazısı: "Dünyamızda nüfus sorunsalı ve Hindistan"

 E.BE. Önder Özar'ın, ANA dergisinin Mayıs-Haziran 2023 sayısında yayınlanan  yazısı

Dünyamızda nüfus sorunsalı ve Hindistan
Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Bölümü Nüfus Birimi tarafından açıklandığına göre, dünya nüfusu 15 Kasım 2022 tarihi itibarıyla sekiz milyara ulaşmış bulunuyor. Fransa İmparatorluğu Napolyon döneminde (1804 - 1815) bir milyar civarında tahmin edilen dünya nüfusunun yaklaşık ikiyüz yılda sekize katlandığı sonucuna varmak mümkün. Bir başka açıdan ele alındığında, dünya nüfusu ikinci dünya savaşından sonra her 12 - 15 yılda bir milyar artış gerçekleştirmiş oluyor. Birleşmiş Milletler ilgili birimince yapılan projeksiyonlara göre, dünya nüfusunun 2050 yılında 9,7 milyara, 2100 yılında ise 10,4 milyara ulaşması öngörülüyor.
2050 yılına kadar dünya nüfusu  artışına en çok katkıda bulunan ülkelerin Hindistan, Nijerya, Pakistan, Kongo (Demokratik Cumhuriyet) , Etyopya, Tanzanya, Filipinler ve Mısır olması tahmin ediliyor. Bu ülkeler arasında Hindistan  2023 yılı Nisan ayında Çin'i geçerek, dünyada en çok nüfus barındıran ülke konumuna geldi. Nisan 2023 ayı sonunda bir milyar 425 milyon insanın yaşadığı Hindistan'ın nüfusu, bağımsızlığını kazandığı 1947 yılından günümüze değin bir milyar artmış bulunuyor. Bu artış hızının 2060 yılına kadar süreceği ve dünya nüfusunun 1,7 milyar düzeyine ulaşacağı tahmin ediliyor. Ancak, bu veriler, bürokratik zorluklar ve 2020 yılındaki COVİD - 19 salgını nedeniyle sayım yapamayan Hindistan resmi makamlarınca doğrulanamıyor.
Dünya nüfusu ülkeler sıralamasında yer alan ilk on ülke Hindistan (1 milyar 425 m) Çin ( 1milyar 425) ,  ABD (340 milyon), Endonezya (275 m.), Pakistan (234 m.), Brezilya (216 m.) , Nijerya (211 m.), Bangladeş (172 m.), Rusya (147 m.), Meksika (126 m.) Türkiye 84 milyon nüfusu ile 18 nci sırada. Dünya nüfusunun cografi kıtalara dağılımı çok dengesiz. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60'ı Asya kıtasında yaşıyor. Asya'nın iki büyüğü Hindistan ve Çin'in her biri dünya nüfusunun yüzde 18'ini, toplamda ise yüzde 36'sını barındırıyor. Dünya nüfusunun kıtalara göre dağılımında ikinci sırada yüzde 17 ile Afrika yer alıyor, onu yüzde 9,72 ile Avrupa, yüzde 7,69 la Kuzey ve Orta Amerika, yüzde 5,64 ile Güney Amerika ve yüzde 0,54 ile Okyanusya izliyorlar.
Dünya nüfusunda ilk sırayı yıllarca muhafaza eden Çin'in, 2023 yılı Nisan ayında bu unvanını Hindistan'a kaptırması önemli mi? Aslında, Çin'in küresel ölçekte süper güç olma iddiası nüfus faktörü yanında ekonomi, özellikle yüksek teknoloji ve savunma sanayii alanlarındaki başarılı performansına ve askeri gücüne dayanıyor.  Hindistan ise, nüfusunun dörtte biri yoksul ve okuma-yazma bilmemesine karşın, özellikle dijital teknoloji alanında  uzmanlaşmış nitelikli işgücü ile dikkat çekiyor. Asya'nın bu iki büyük komşu devleti arasındaki ilişkiler ise sorunlu. Sınır anlaşmazlıkları silahlı çatışmalara dönüşebiliyor. Çin'in süper güç olma iddiasına karşılık, Hindistan uluslararası ilişkilerde ağırlığını koymaya yönelik aktif  bir dış politika izliyor. Çin'in tek parti hakimiyetine dayalı otokrat yönetimine karşı, Hindistan Asya'nın en büyük demokrasisi kartını kullanarak,  ABD ve Batılı müttefiklerinin güvenini kazanmaya çalışıyor. 
2023 Mart ayında ABD Başkanı Joe Biden tarafından Vaşington'da düzenlenen demokrasiler zirve konferansına katılan Hindistan Başbakanı Narendra Modi, ülkesinin demokrasi alanında "bir model ve esin kaynağı" olduğunu öne sürmüştü. Oysa, Hindistan'ın insan hakları karnesi pek parlak değil. Hindu milliyetçisi olan Başbakan Modi Hindistan'daki müslüman ve diğer azınlıklara baskıcı politikalar uygulamakta beis görmüyor; ayrıca siyasi yelpazedeki en büyük muhalifi  Rahul Gandhi'nin hakaret suçlamasıyla mahkum edilerek 2024 yılındaki seçimlere giremeyecek olması nedeniyle  eleştiriliyor. İsveç'te siyasal rejimleri inceleyen bağımsız bir düşünce kuruluşu, Modi liderliğindeki Hindistan'a "liberal demokrasiler" değil " seçilmiş otokrasiler"  kategorisinde yer veriyor. ( Bknz.. 24 Nisan 2023 tarihli Le Monde gazetesinde "la regression démocratique de l'Inde" başlıklı haber-yorum.) 
Dış ilişkilerinde dengeli bir politika izleyen Başbakan Modi, örneğin, Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşla ilgili olarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yapılan oylamalarda, soğuk savaş dönemindeki dostu Rusya'yı kınamaktan kaçınarak çekimser oy kullandı, ayrıca yaptırım kararlarına uymayarak Rusya'dan petrol alımlarını sürdürdü. Hindistan'ın bu yıl  ekonomileri gelişmiş ülkelerden oluşan G-20 grubunun dönem başkanlığını üstlenmesi, Pasifik okyanusunda Çin'in "yayılmacı emelleri"ni dengelemek üzere ABD'nin liderliğinde Avustralya ve Japonya'nın katılımıyla oluşturulan "Quad" ( Quadrilateral  Security Dialogue) blokunda yer alması, ayrıca BM Güvenlik Konseyi'nin olası bir yeniden yapılanmasında daimi üyelik talebinde ısrar etmesi, uluslararası alanda  önemli bir oyuncu olmayı amaçladığını gösteren başlıca örnekler.

Hindistan, Çin'in 1970'li yıllardan başlayarak gerçekleştirdiği ekonomik büyümeyi ve küresel güç konumuna erişmesini başarabilir mi? Son dönemde dışişleri bakanlıkları siyaset planlama birimlerinde, akademik kurumlarda,  düşünce kuruluşlarında ve bağımsız odaklarda üzerinde durulan, tartışılan bu  kritik konuya projektör tutmaya çalışalım.

1947'de kuruluşundan itibaren nüfus artışını sınırlamaya öncelik veren Hindistan'da, erkeklerin kısırlaştırılması dahil doğum kontrol önlemleri uzun yıllar uygulandı; çocuk ölümlerinde ve doğurganlık oranlarında ciddi azalmalar kaydedildi. Bu olumlu gelişmelere karşın, işsizlik, beslenme, sağlık, hijyen ve konut alanlarındaki yetersizlikler, bunlara ek olarak yoksulluk, iklim değişikliği ile bağlantılı hava ve su kirliliği gibi aşılması çok güç engeller ülke gündeminin ön sıralarında yer almayı sürdürdü. Bu sorunların yanısıra, Hindistan'ın ekonomi alanında Çin'in çok gerisinde kaldığını belirtmek yerinde olur. Dünya Bankası verilerine göre, 1970'de Çin ve Hindistan, kişi başına isabet eden milli gelir bakımından eşit sayılabilecek bir düzeyde iken, 2021 yılında Çin'de kişi başına GSMH'nın 12.556 ABD dolarına ulaştığı, Hindistan'da ise bu göstergenin 2.256 ABD doları düzeyinde kaldığı görülüyor.
Özellikle bilişim teknolojisi (information technology) alanında yetişmiş nitelikli işgücü sahibi olmakla övünen Hindistan'ın, yabancı şirketlerin uzun vadeli yatırımlar yapmalarını cazip hale getirmek için önemli atılımlar gerçekleştirmesi gerekiyor. Bu bağlamda, nitelikli işgücü programlarının güçlendirilmesi, gizli işsizliğin azaltılması, tarım sektöründe istihdamın artırılması, kamu- özel sektör ortaklıklarının genişletilmesi ve verimliliğin artırılması, uzman bir kuruluş olan CMIE ( Centre for Monitoring Indian Economy) yöneticisi tarafından ifade ediliyor.  1990'larda başlatılan reformlarla önemli sıçramalar yapan  Hindistan'ın 2022'de 3 trilyon 250 milyar dolarlık milli hasıla ile dünya sıralamasında Japonya, Almanya ve İngiltere'nin ardından altıncı basamağa yükselmiş olması kayda değer. Bir parantez açarak, GSYİH sıralamasında ABD'nin 24 trilyon 796 milyar ABD doları ile birinci, Çin'in ise 18 trilyon 463 milyar ABD doları ile ikinci sırada olduğunu, Türkiye'nin ise 2023'de 946 milyar ADB doları ile 20nci sırayı koruduğunu belirtelim.
ABD ve genelde Batılı dünyada, küresel dengeler bakımından Hindistan'ın ekonomik gelişmesini Çin'i yakalayacak bir tempo ile sürdürmesini, böylece Asya'da Çin'e karşı güçlü ve demokratik bir alternatif oluşmasını arzu edenler az değil. Çin'in yaşlanmaya başlayan ve azalma eğilimine giren nüfus yapısına karşılık, Hindistan'ın genç ve dinamik nüfusunun iyi eğitilmesi, sanayi,  teknoloji ve hizmetler sektöründe rekabete elverişli  bir düzeye ulaşılmasıyla bu hedefe varılabileceğini düşünen danışmanlar var. Bu düşünce sahiplerinin dayanağı "demographic dividend" (nüfus avantajı) deyimiyle ifade edilen bir varsayım. Kabaca betimlemeye çalışırsak, bu formülle, belirli bir geçiş sürecinde, anne adayı kadınların doğurganlık katsayısının ve insanların ölüm oranının, aile planlaması, tıp ve sağlık hizmetleri alanındaki yöntemlerle azaltılması, bu suretle, nüfus yapısında genç işgücü lehine istihdam olanakları yaratılması ve ekonomik kalkınmanın hızlandırılması amaçlanıyor.
Önemli bir olguya değinmeden geçmek istemiyorum. Hindistan ve Çin sanayi tesis ve işletmelerinde yakıt olarak en çok kömür tüketen, dolayısıyla atmosferin başta karbon dioksit olmak üzere zararlı gazlarla kirlenmesinde en büyük pay sahibi iki dev ülke.. İklim değişikliğinin yol açtığı tehditlerin azaltılması, daha temiz bir çevre ve yaşanabilir bir ortam oluşturulması için bu iki dev ülkenin daha duyarlı olmaları ve gereken dönüşümleri gecikmeden gerçekleştirmeleri beklenir.
Bu kısa sunumda iki konuya dikkat çekmek istedim. Birincisi, dünyamız nüfusunun hızlı bir tempoyla artması ve bu olgunun yol açabileceği tehlikeler; ikincisi, en kalabalık nüfus tasnifinde Çin'i geçerek birinci sıraya yerleşen Hinfistan'ın küresel güç dengelerinde sebep olabileceği değişimler.
Sonuç niyetine: Tüm güçlüklere karşın Hindistan'ın önümüzdeki onyıllarda uluslararası ilişkilerde oyun kurucu bir rol üstlenmesi, üç büyükler (ABD, Çin ve Rusya) ve AB ile birlikte sahnede başrollerden birine talip olması beklenebilir.

No comments:

Post a Comment