RUSYA’NIN KUZEY KAFKASYA, GÜNEY KAFKASYA, KIRIM VE UKRAYNA’DA ÇIKARDIĞI SAVAŞLARIN GERİ PLANINDA NE VAR?
Fethi Kurtiy Şahin
Araştırma Görevlisi, Bölge Çalışmaları ABD, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara
Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin yıkılması, Birliğin merkezî kontrol mekanizmaları ve baskıcı uygulamaları ile siyasetin dışına ittiği; bu sebeple Birlik bir aradayken gündemde yer bulamayan pek çok meselenin gün yüzüne çıkmasına sebep olmuştur.
Bu meseleler günümüz Avrasya coğrafyasında tartışılan ve bölgedeki aktörlerin zaman zaman uğrunda çatıştığı temel sorunlar halini almıştır. Soğuk Savaş sırasında oluşturulan dengelerin de yıkıldığı bu dönem, eski Sovyet coğrafyasında ortaya çıkan aktörlerin dünya ile yeni ilişkiler kurmaya başladığı adeta yeni bir çağ olmuştur.
Karadeniz de böylelikle yeni aktörler arasında çok değişkenli ilişkilerin şekillenmeye başladığı ve hatta kanlı çatışmaların yaşandığı bir bölgeye dönüşmüştür. Rus-Çeçen Savaşı, Rus-Gürcü Savaşı, Kırım’ın işgali ve yasadışı ilhakı son derece kritik vakalar olmanın yanı sıra bizlerin bölgeyi anlamamıza yardımcı olacak önemli örneklerdir. Bu çatışmaların ve bölgedeki dönüşümün anlaşılması için yaşanan olaylara daha yakından bakmak faydalı olacaktır.
Bunun için, bölgedeki temel mücadele konularının tarihsel derinliğini hatırlamak da gereklidir. Zira, Moskova’nın 1991 sonrasında bölgede uyguladığı siyaset, Rusya’nın bölgedeki önceliklerinin asırlar geçmesine rağmen değişmediğini de gözler önüne sermektedir. Bu sayede 1991’den 2014’e kadar devam eden süreci daha bütüncül bir şekilde kavramımız mümkün olabilir.
Karadeniz ve Kırım Rusya İçin Ne İfade Eder?
Dünya üzerinde en büyük yüzölçümüne sahip devlet durumundaki Rusya Federasyonu’nun, Baltık Denizi, Barents Denizi ve Pasifik Okyanusu gibi büyük denizlere ve su yollarına erişimi vardır. Ancak, bu durum Rusya’yı tarihinin hiçbir döneminde bir deniz devleti haline getirememiştir. Çünkü, Rusya’nın bu bölgelerdeki limanları bölgelerin iklim yapısı, Rus limanlarının dezavantajlı konumları ve önemli ticaret rotalarına olan uzaklıkları sebebiyle Rusya’nın ekonomik ve stratejik ihtiyaçlarınıkarşılamaktan uzak olmuşlardır. Türkiye’de ‘sıcak denizlere inme politikası’ olarak bilinen Rus politikası, bu sebeplerden ötürü ‘su yollarına erişim ihtiyacı’ sebebiyleortaya çıkmıştır. Rusya bu ihtiyacın çözümünü, kendisi için Akdeniz ve dünya ticaretine en yakın çıkış olarak gördüğü ve hemen güneyinde yer alan Karadeniz’de bulabilecegine inanmış ve bu bölgeyi kontrol etmek ve elinde tutmak için askeri, ekonomik ve siyasi politikalar geliştirmiştir.Moskova’nın 1991 sonrasında bölgede uyguladığı siyaset, Rusya’nın bölgedeki önceliklerinin asırlar geçmesine rağmen değișmediğini de gözler önüne sermektedir.
-----------------------------------
Avrasya’nın Göbeğinde Kafkasya / Centerpiece of Eurasia, the Caucasus - 5
AVRASYA DÜNYASI
-------------------------------------
Bu bölgenin kalbi Kırım yarımadası ve Karadeniz’in Hazar’a açılan kapısı Kafkasya, Rusya’nın özellikle yer edinmek istediği bölgeler olmuşlardır.
Kırım’ın Karadeniz ticaretindeki yeri ve bölgenin güvenliği için önemi tarih boyunca çok değişmemiştir. Ukrayna’nın güneyindeki bereketli tarım alanlarına yakınlığı,kuzey-güney ekseninde geleneksel nehir ticaretinin Karadeniz’e açılma yollarını kontrol eden konumu, Akdeniz’egiden ticaret yollarının hemen hepsine sahip olduğu erişimi ve Kıbrıs adasının hemen hemen üç katı büyüklüğündeki geniş yüzölçümü ile Kırım, Karadeniz’deki enönemli askeri ve ticari üs konumundadır. Kafkasya, yüksek dağları ve bu dağların konumu sebebiyle Kırım gibiticari merkez olmaya elverişli bir coğrafyaya sahip olmasabile kuzeyinden ve güneyinden geçen canlı ticaret yollarına onlardan faydalanacak kadar da yakındır. Bunun yanında Kafkasya’nın Azak Denizi, Karadeniz ve Hazar Denizi’nin ortasında korunaklı bir kontrol merkezi rolüoynadığını, Karadeniz’den Hazar’a ve oradan da Orta Asya’ya açılan yolları tutan bir kale durumunda olduğunuda söylemek mümkündür. Bu avantajlarının yanında Kafkasya, Rusya’nın güneyinden gelebilecek tehditlere karşı yaslanabileceği dağlık, doğal bir sınır bölgesi karakteri de taşımaktadır.1 Rusya İmparatorluğu yaptığı önemli askeri ve ekonomik reformlar sayesinde 18. yüzyıl itibarıyla Karadeniz ve Kafkasya üzerindeki baskısını arttırmış ve 1783 senesinde Kırım’ı ilhak etmiştir. Bu ilhakın hemen arkasından asırlardır Anadolu ve Akdeniz ile canlı bir ticaret içinde olan geleneksel limanlar kapatılmıştır. Bunların yerine günümüz Ukrayna’sının da önemli limanları olan ve güney Ukrayna’daki önemli tarım bölgelerine daha yakın Herson ve Odesa limanları oluşturulmuştur. Kırım ise bu limanların ve güney Ukrayna’nın önünde bir karakol olarak düşünülmüş, bölge Ruslaştırılmaya başlanmıştır. Bu sırada, yine 1783 senesinde, Rusya bir taraftan Kırım’ın ilhak sürecini yürütürken diğer taraftan Rusya’ya bağlı bir devlet olarak Gürcü Krallığı’nı kurmuş ve Kafkasya’nın Rusya anakarasıyla bağlantısı için yol inşaatları yapılmıştır.2 1785’te ise Karadeniz’in ve belki de artık dünyanın en meşhur askeri üslerinden birisi olan Sivastopol limanı kurulmuştur.
Kırım ve Kuzey Kafkasya’nın ele geçirilmesi sayesinde bölgede avantaj elde eden Rusya takip eden 19. yüzyıl boyunca Güney Kafkasya’nın da fethine girişebilmiştir. Bu şekilde Rusya, dünya ticaretine bir adım daha yaklaşmış olmanın yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu’na karşı askeri baskı kurabileceği zemini de hazırlamıştır. Aynı zamanda Avrupa güçlerinin Karadeniz üzerinden Rusya anakarasına karşı hamle yapmaları engellenmiştir. Bu açıdan bakıldığında Rusya, Kırım ve Kafkasya üzerinden kendisi için çok önem arz eden ticaret yollarının kontrolünü sağlamış ve güney cephesinde yer alan bu korunaklı kontrol merkezlerini ele geçirmiştir.
20. yüzyılda Karadeniz, Sovyetler Birliği için de eski stratejik pozisyonunu korumaya devam etmiştir. Kafkasya’daki enerji kaynakları ve bu enerji kaynaklarının ticareti Karadeniz’in stratejik konumuna yeni boyutlar da kazandırmıştır.
---------------------------------------
55
Rusya’nın Kuzey Kafkasya, Güney Kafkasya, Kırım ve Ukrayna’da Çıkardığı Savașların Geri Planında Ne Var?
October 2020 • No: 7
-----------------------------------
Kıyiv
Dünyanın ideolojilerle bölündüğü 20. yüzyılda, Karadeniz’in güneyi dışında tüm sahilleri komünist devletler tarafından kontrol edilmiştir. Bir tarafta NATO müttefiki Türkiye ve diğer tarafta Sovyetler Birliği (Ukrayna ve Gücistan’ı da kapsayarak) liderliğindeki Varşova Paktı üyeleri Bulgaristan ve Romanya Karadeniz’i ikiye bölmüş gibi görünseler de bölgede ibrenin Moskova lehine olduğunu söylemek mümkündür. Hem Karadeniz ticaretinin çok büyük oranda Moskova tarafından kontrol edildiği, hem de bölgede Varşova Paktı’nın askeri bir kontrol sağladığı açıktır. Bu durumun oluşmasında Sivastopol Limanı’ndaki Karadeniz Filosu’nun ve Kafkasya’nın tamamen kontrol altında olmasının rolü büyüktür.
Soğuk Savaş Sonrasında Karadeniz ve Yeni Aktörler
1783’ten sonra adım adım Moskova lehine şekillenmiş ve Soğuk Savaş sırasında oluşturulmuş tüm dengeler, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yıkılmıştır. Çöküşün yarattığı kaos ortamının ve otorite boşluğunun getirdiği şartlar neticesinde Moskova’nın Karadeniz’deki kontrolünün ciddi bir gerileme yaşadığını söylemek yanlış olmaz. Ukrayna ve Gürcistan’ın Sovyetler Birliği’nden ayrılmaları, Romanya ve Bulgaristan’ın Varşova Paktı günlerini geride bırakmaları, Türkiye’nin NATO içinde değişmeyen pozisyonu Rusya’nın etki alanını son derece sınırlamıştır. Bölge ticaretinde ve güvenlik dengesinde önemli rolleri olan Odesa (Ukrayna), Sivastopol (Ukrayna), Batum (Gürcistan) ve Poti (Gürcistan) gibi limanlar yeni bağımsız devletlerin ellerinde kalmıştır.
Rusya’nın Karadeniz’de en önemli limanı olarak Novorossisk limanı kalmıştır. Bu liman önemli bir ticaret hacmine sahip olmasına ve Rusya’nın petrol ticareti içinde azımsanmayacak bir yere sahip olsa bile askeri bir üssün gerekliliklerini karşılamaktan uzaktır. Limanın yaslandığı dağlar, liman bölgesini sınırlamaktadır ve bölgenin Rusya’nın ihtiyaçlarına göre bir üs haline getirilmesi son derece masraflı bir proje olacağı için hiç uygulamaya alınmamıştır. Bu sebeple, Kırım’daki Sivastopol limanı, Rusya’nın Karadeniz filosunun merkezi olmaya devam etmiştir ve Rusya bu hakkı Ukrayna ile yaptığı ikili anlaşmalarla elde etmiştir. Bir diğer değişle, 1785’te kurulan ve bölgedeki Rus varlığının en önemli unsuru durumundaki Karadeniz filosu, 1991 sonrasında kendisine bir merkez bulmakta zorlanmıştır. Bu sebeple Kırım’daki üssün kullanılmaya devam edilmesi Rusya açısından bir mecburiyet olmuştur. Bölgeye uluslararası aktörlerin girmesi de önemli bir konudur. NATO, öncelikle Rusya ile ilişkilerini geliştirme yoluna girmiştir. 1991’de Kuzey Atlantik İşbirliği Konseyi’ne (İng. North Atlantic Cooperation Council) katılan Rusya, bu yapı 1997’de Kuzey Atlantik Ortaklık Konseyi’ne (İng. North Atlantic Partnership Council) dönüştüğünde de üye olmaya devam etmiştir.3 Bu dönemde NATO ile ortak operasyonlara katılan Rusya ilişkilerin daha ileri taşınmasından da yana olmuş ve 2002’de NATO-Rusya Konseyi oluşturulmuştur. Ancak, NATO’nun bölgede diğer ülkelerle de gelişen ilişkileri Rusya tarafından eleştirilmiş ve ilerleyen yıllardaki krizler ile NATO-Rusya ilişkileri kopma noktasına gelmiştir.
Romanya ve Bulgaristan 1990’larda NATO ile ilişkilerini giderek geliştirmişler ve 29 Mart 2004’te NATO’ya katılmışlardır.4 Ukrayna ve Gürcistan ise, 1990’ların ilk yarısından başlayarak NATO ile ilişkilerini derinleştirmeye başlamış ve 2008 NATO Bükreş Zirvesi’nde Gürcistan’ın şartları karşılamak koşuluyla üyeliğe kabul edilebileceği kabul edilmiştir.5 Bu durumda 1990’larda atılmaya başlayan adımlar sonucunda 2000’lerin ilk yarısında Karadeniz’deki NATO müttefiki ülke sayısı üçe çıkmış (Türkiye, Romanya, Bulgaristan) ve Ukrayna ile Gürcistan’la da yakın ilişkiler kurularak üyelik konusu tartışılmaya başlanmıştır. Benzer bir süreç, bölge ülkelerinin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerinde de gözlemlenmiştir.
Romanya ve Bulgaristan 1990’larda yakın ilişkiler kurmaya başladıkları AB’ye 1 Ocak 2007 tarihi itibariyle katılmışlardır. 14 Haziran 1994’te Ukrayna ile AB arasında imzalanan Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması ve Gürcistan’ın 1996’dan itibaren AB’nin enerji ve yardım projelerine eklemlenmesi AB’nin bölgede yer edinmeye başladığını göstermektedir. On yıl kadar bir süre zarfında hızlı bir şekilde gelişen bu ilişkiler, eski komünist ülkelerin Batı dünyasına hızlı bir şekilde entegre olacakları yönünde bir beklenti yaratmıştır. Bu entegrasyon kapsamında liberal demokrasilere ‘kavuşacakları’ ve serbest ticarete dayanan ekonomilere dönüşerek komünist mirastan süratli bir şekilde uzaklaşacakları da tartışılmaya başlanmıştır. Yeni oluşan bu tablo içerisinde Karadeniz’de AB ve NATO etkisine karşı gerileyen ve kendi sınırlarına sıkışan/sıkıştırılan bir Rusya olduğu söylenebilir.
Rusya’nın Karşı Hamleleri
Rusya 1990’larda Birinci (11 Aralık 1994 – 31 Ağustos 1996) ve İkinci (26 Ağustos 1999 - 31 Mayıs 2000) Rus-Çeçen Savaşları, 2008’de Rus-Gürcü Savaşı ve 2014’te Kırım’ın yasadışı ilhakına giden yolu açan işgal operasyonu ile Karadeniz çevresinde son derece önemli askeri hamleler yapmış ve bölgedeki dengeleri kendi lehine yeniden kurmaya çabalamıştır. Bölge ticaretinde ve güvenlik dengesinde önemli rolleri olan Odesa (Ukrayna), Sivastopol (Ukrayna), Batum (Gürcistan) ve Poti (Gürcistan) gibi limanlar yeni bağımsız devletlerin ellerinde kalmıştır.
----------------------------------
AVRASYA DÜNYASI
56
Fethi Kurtiy Șahin
Ekim 2020 • Sayı: 7
-----------------------------
Bu adımları kısaca incelemek ve çerçevedeki yerine oturtmak süreci anlamamızı kolaylaştıracaktır.
Birinci ve İkinci Rus-Çeçen savaşları, dağılan Sovyetler Birliği’nin mirasçısı durumundaki Rusya Federasyonu’nun etnik gruplar arasında gerginliklerin oluşmasına en müsait bölgelerinden olan Kuzey Kafkasya’yı elinde tutmak uğruna verdiği bir savaş olarak değerlendirilebilir.
Bu savaşlar sırasında Rusya’nın pek çok insan hakları ihlalleri yaptığı ve savaş suçları işlediği bilimsel makalelere ve uluslararası raporlara konu olmuştur.7 1994 senesinde 89 farklı halkı barındıran; etnik temele göre şekillendirilmiş 21 cumhuriyet, 2 özel yönetimli şehir (Moskova veSt. Petersburg), 49 oblast, 86 kray, 9 etnik temele göre şekillendirilmiş 11 muhtar bölge (okrug) ve Rus çoğunluğu olan bölgelerde oluşturulmuş diğer oblast ve kraylardan oluşan Rusya Federasyonu için ‘dağılma’ hassas bir konuydu. 10 Sovyetler Birliği’nin yıkılması sonrasında esen bağımsızlık rüzgârları Rusya’nın geleceğinin de sorgulanmasına yol açıyordu. Örneğin, Tataristan 11 ve Başkurdistan12 cumhuriyetlerinin nüfusları Panama, İrlanda, Uruguay ve Yeni Zelanda dâhil 70 BM üyesi devletten büyüktü13 ve varlıklarını sürdürebilecek ekonomik güce sahiptiler. Sovyet sonrası Rusya’nın ilk lideri Boris Yeltsin, bu şartlar altında başlayan birinci Rus-Çeçen savaşının Rusya Federasyonu’nun birliğini korumak ve muhtemel başka ayrılma hareketlerini önlemek için önemli olduğunun altını çizmiştir.14 İkinci savaş sırasında ise Vladimir Putin de benzer bir yaklaşım sergilemiştir. Bir diğer deyişle, Moskova için bu savaşlar sırasında amaç Çeçenistan’ın tekrar Federasyon’a entegre edilmesinin yanında, özellikle Kuzey Kafkasya’da ve daha genel anlamda Federasyon genelinde başka kayıpları engellemektir.15 Moskova, Sovyetler Birliği’nin yıkılması ile gerileyen sınırlarının üzerine daha fazla toprak kaybetmeyi göze alamayacağını; özellikle Karadeniz bölgesinde daha geriye çekilmeyeceğini uyguladığı ısrarlı politikalar ve göze aldığı bu kanlı savaşla açıkça ortaya koymuştur.
Bu savaştan 8 yıl sonra bu sefer kendi sınırları ötesinde Gürcistan’la savaşan Rusya, bölgedeki konumunu korumak istediğini ve NATO’nun bölgeye yerleşmesinden rahatsız olduğunu bizlere göstermiştir. Hukuken Gürcistan toprağı olan Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıksonrası süreçte önce geniş hak talepleri, sonra da bağımsızlık ilanları ve Gürcistan’ın bu bölgeleri güç kullanarak da kontrolü altına alamamış olması bölgede kırılgan bir durum yaratmıştır. 3 Nisan 2008’de Bükreş’te gerçekleşen NATO zirvesi sırasında Gürcistan’ın NATO üyeliğine giden yolun açılmasının birkaç hafta sonrasında, 21 Nisan 2008’de, Abhazya üzerinde Tiflis’e ait bir İHA’nın düşürülmesi ile tansiyon yükselmeye başlamıştır. Dönemin Gürcistan devlet başkanı Miheil Saakaşvili’nin Batı ile ilişkilerin süratli bir şekilde geliştirilmesi yolundaki hamleleri ve ayrıca Rusya’ya ve Abhazya ile Güney Osetya konularında Rusya’yı muhatap alan sert söylemleri de konunun çözümsüz bir hale gelmesine sebep olmuştur. Takip eden günlerde Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’ya asker göndermesi ile iki tarafın karşılıklı olarak restleştikleri bir ortam oluşmuştur. 7-8 Ağustos 2008’de Gürcistan’ın Güney Osetya’ya asker göndermesi ile çatışmalar başlamıştır. Buna cevaben Rus askerlerinin, Abhazya ve Güney Osetya üzerinden Gürcistan sınırlarını aşması ile durum Rusya ve Gürcistan savaşı haline gelmiştir. Gürcü kuvvetlerinin hızlı bir şekilde geri çekilmesiyle devam eden çatışmalar, savaşın beşinci gününde Rusya ile Gürcistan arasında bir ateşkes anlaşması imzalanmasıyla sonuçlanmıştır.16 Bu anlaşmanın arkasından Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanıyan Rusya, 17 bu şekilde Gürcistan’dan bağımsız ama kendisine bağımlı iki uydu devlet yaratmıştır.
Bu konuya bir başka açıdan bakarsak, Vladimir Putin’in Şubat 2007’de NATO’yu Rusya aleyhine tehditkâr bir şekilde genişlemekle suçladığı ve Rusya’ya karşı savunma sistemleri oluşturan NATO’yu açıkça tehdit ettiği Münih Güvenlik Konferansı’ndan18 neredeyse bir buçuk yıl sonra Rusya, NATO ile anlaşma yolunda olan ve Kasım 2003’te Gül Devrimi ile siyasi bir dönüşüm yaşayan komşusu Gürcistan’la savaşmıştır. Dahası Rusya, Gürcistan’ın iç meselesi durumunda olan tartışmalı iki bölgeyi bağımsız devletler olarak tanıyarak konuyu uluslararası seviyeye taşımıştır. Sonuç olarak Rusya, Gürcistan’ın NATO ve AB ile olan ilişkilerini doğrudan bir çatışma ve uzun süreli bir sınır anlaşmazlığı sorunu yaratmak suretiyle sınırlamayı başarmıştır. Sovyetler Birliği’nden ayrılan bir ülkenin seçilmiş siyasetçilerinin Batı ile ittifak yapma girişimleri kısıtlanmıştır ve Rusya, Kafkasya’ya NATO unsurlarının yerleşmesi konusunda ne kadar hassas olduğunu açıkça ilan etmiştir. Rus-Çeçen savaşı ile daha fazla geri çekilemeyeceğini ilan eden Moskova, Kafkasya’yadan da çekilemeyeceğini ve bölgenin NATO tarafından doldurulmasını istemediğini de açıkça göstermiştir. 1783 sonrasında bölgede etkinliğini arttıran Rusya, o gün olduğu gibi Kafkasya’nın Batı kontrolüne geçmesini ve kendisine karşı bir güç merkezi oluşması ihtimalini engellemeyi başarmıştır.
Birinci ve İkinci Rus-Çeçen savaşları, dağılan Sovyetler Birliği’nin mirasçısı durumundaki Rusya Federasyonu’nun etnik gruplar arasında gerginliklerin oluşmasına en müsait bölgelerinden olan Kuzey Kafkasya’yı elinde tutmak uğruna verdiği bir savaş olarak değerlendirilebilir.
-----------------------------------
AVRASYA DÜNYASI
October 2020 • No: 7 57
Rusya’nın Kuzey Kafkasya, Güney Kafkasya, Kırım ve Ukrayna’da Çıkardığı Savașların Geri Planında Ne Var?
-----------------------------------
Kırım’ın İşgali, Yasadışı İlhakı ve Yeni Düzen
Ukrayna, Soğuk Savaş sonrasında her ne kadar tarafsız pozisyonunu korumak istemiş olsa da ülke içinde değişen dinamikler sebebiyle AB’ye veya Rusya’ya yakınlaştığı dönemler olmuştur. Özellikle Turuncu Devrim (2004) sonrasında iyiden iyiye yükselmeye başlayan reform ve yenilik talepleri ülkedeki siyasi tartışmaları ‘Batı ve AB mi, yoksa Rusya ve Sovyet geçmişimiz mi?’ sorunsalına sıkışmıştır.
Viktor Yanukoviç’in Kasım 2013’de Avrupa Birliği ile imzalanması beklenen AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşması’nı (İng. EU-Ukraine Association Aggreement), Rusya’nın açık baskıları sonucu imzalamaktan vazgeçmesi sonrasında başlayan protestolar Yanukoviç’in Rusya ile anlaşma yoluna gitmesiyle iyice yayılmış, güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanmasıyla da çığırından çıkmıştır.
Euromeydan (İng. Euromaidan) olarak bilinen bu süreç Ukrayna yakın tarihinin en önemli kırılma noktalarından birisidir. Bu olaylar, sonunda Devlet Başkanı Yanukoviç’in ülkeden kaçtığı 22 Şubat’ı 23 Şubat 2014’e bağlayan geceye kadar devam etmiştir. Ortaya çıkan iktidar boşluğunda, yönetimi ele alan parlamento ve Batı yanlısı güçler AB ile planlanan anlaşmayı imzalama sözü vermiştir. Euromeydan ile kazanılan ‘zafer’ bugün Ukrayna’da ‘Onur Devrimi’ olarak adlandırılmaktadır ve takip eden olaylarla birlikte günümüzde adeta Ukrayna’nın ‘kurtuluş savaşı’olarak irdelenmektedir.
Bu sırada, Rusya karşıtı söylemlerin güçlendiği de gözlemlenmiştir. Sivastopol’deki askeri üsten Rusya’nın çıkartılması gerektiği, Ukrayna’da Rusçanın sahip olduğu ayrıcalıkların kaldırılması gibi konular basında tartışılmaya başlanmıştır. Rusya’nın bölgedeki en önemli askeri gücünü yerleştirdiği Kırım’ın bağlı olduğu Ukrayna’da böyle tartışmaların başlamasının Rusya’yı ne kadar rahatsız ettiği, Rusya’ya karşı bir oluşuma Gürcistan meselesinde olduğu gibi mümkün olan en sert tepkiyi vermeye hazır olduğu takip eden günlerde bütün dünya tarafından gözlemlenmiştir. Euromeydan’ın hemen arkasından, 26 Şubat 2014 tarihinde, bölgenin yakın tarihinde en çok konuşulan olaylardan birisi yaşanmıştır. Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu’nun Ukrayna’dan ayrılmak yönünde karar almak için bir toplantı yapacağı dedikodusunun yayılması sonucunda Kırım Tatarları ve Ukrayna yanlısı diğer gruplar bu girişimi engellemek için parlamento önünde büyük bir mitingdüzenlemiştir.Bu duruma karşılık, ayrılığı desteklemekisteyen gruplar da aynı bölgeye gelmiştir. Oluşan gergin ortama rağmen siyasi liderler görüşmüş ve parlamentodaki oturumun gerçekleşmeyeceğini ilan etmiştir. Arkasından halkın dağılması ile Kyiv’de kazanılan Euromeydan zaferinin bir benzerinin Kırım’da da elde edildiği düşünülmüştür. Ancak, asırlarca Rusya’nın Karadeniz’deki ön kalesi durumunda olan ve Kafkasya ile birlikte özellikle Batı’ya karşı Rusya’nın güvenlik merkezlerinden birisi durumunda olan Kırım’da bu şekilde Avrupa yanlısı söylemlerin yükselmesi Rusya’yı, Putin’in de ilerleyen günlerde ifade ettiği şekilde, tepki vermeye zorlamıştır.19
27 Şubat 2014’te Kırım’ın stratejik noktalarını kontrol altına alan, parlamentoyu işgal eden ve köşe başlarını tutan ağır silahlı ‘yeşil adamlar,’ Rusya tarafından önce Kırım halkının ‘öz savunma kuvvetleri’ olarak tanımlanmış olsalar bile, Mart 2015’te Putin bu askerlerin bizzat kendisinin yönettiği işgal operasyonu kapsamında Kırım’a giren Rus askerleri olduklarını kabul etmiştir.20 Aynı şekilde, Ukrayna’da meydana gelen değişikliklerin ve Kırım’da yaşanan olayların Rusya’yı “Kırım’ı geri almak için çalışmaya başlamaya zorladığı”nı da ifade etmiştir.21
16 Mart 2014’te pek çok usulsüzlüğün belgelendiği ve askerlerin silahlarıyla sonucu işaret ettikleri son derece az katılımlı bir referandum ile Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılmaya ve Rusya’ya katılmaya karar verdiği ilan edilmiştir.
21 Mart 2014 tarihinde Putin Kırım’ı ilhak etme kararını onaylayan kanunu imzalamıştır.22
Nisan 2014’te Doğu Ukrayna’da başlayan ayrılıkçı hareketleri de açıkça destekleyen Rusya,23 Kuzey Kafkasya’da izlediği siyasetin bir benzerini burada da uygulamaya koymuştur. 2014’ten bugüne kadar geçen süre içinde Ukrayna AB ile ilişkilerini derinleştirme yolunda ilerliyor olsa bile, Kırım’ın işgal edilmesi ile oluşan ve Rusya tarafından dondurulmaya çalışılan kriz ile ülkenin doğusunda yaşanmakta olan savaş, Ukrayna’nın sırtında büyük bir yük olmaya devam etmektedir. Bu şekilde Moskova, Gürcistan’da olduğu şekilde Ukrayna siyasetini de dengesizleştirmiş, çözümsüz bir sorun ortamı yaratarak bölgede Rusya’yı avantajlı bir konuma getirmiş ve Ukrayna’nın NATO ve AB ile entegrasyonunu sınırlamıştır.
İlhakın ardından Kırım, Karadeniz’de NATO’ya karşı bir ‘ön karakol’ olacak şekilde tekrar iskan edilmeye başlanmıştır. İlhak öncesinde Ukrayna ile yapılan anlaşmalar kapsamında sınırlanan asker sayısı, işgaliden günümüze kadar sürekli artmıştır. Farklı kaynaklar farklı bilgiler veriyor olsa bile, görünen odur ki Kırım’daki Rus askeri sayısı 12 bin 500’den 31 binin üzerine, zırhlı araç sayısı 92’den 583’e, topçu sistemi 24’ten 162’ye, savaş uçağı sayısı 22’den 122’ye, donanma hizmetindeki gemi sayısı 27’den 78’e çıkmıştır.24 Bu işgal ve ilhak neticesinde Rusya Karadeniz’de de facto en geniş alanı kontrol eden ve en büyük askeri varlığa sahip ülke durumuna da gelmiştir. 2014 sonrasında Karadeniz’e kıyıdaş tüm devletlerle fiilen deniz sınırına sahip olan Moskova bölgede yapılacak her türlü anlaşma ve alınacak karar için en geniş anlamıyla göz ardı edilemez pozisyonunu, Soğuk Savaş sırasında olduğu gibi, yeniden tesis etmek istemiştir. Böylece bölgenin istikrar ve güvenliği için anahtar bir role sahip olduğunu, kendi çıkarları dışında olan gelişmelere karşı her türlü ‘önlemi’ almaya hazır olduğunu da ortaya koymuştur.
Son dönemde oluşan bu yeni dengenin bazı ilginç sonuçlarını da gözlemlemekteyiz. Son aylarda bile birkaç defa Rus ve NATO uçaklarının karşı karşıya geldiği olaylar
---------------------------------
58 Ekim 2020 • Sayı: 7
AVRASYA DÜNYASI Fethi Kurtiy Șahin
-----------------------------------
gerçekleşmiş ve Soğuk Savaş dönemini hatırlatan restleşmeler yaşanmıştır. 21 Mayıs 2020 tarihinde, Rus savaş uçaklarının eşliğinde Tu-22 tipi bombardıman uçaklarının Romanya sınırına yaklaşması üzerine, Rumen, Bulgar ve Türk uçakları bölgede engelleme manevraları yapmıştır.25 28 Ağustos 2020 tarihinde, NATO müttefiki ülkelerin ortaklaşa gerçekleştirdiği bir etkinlik çerçevesinde Karadeniz’de uluslararası hava sahasında uçan bir B-52 stratejik bombardıman uçağına Kırım’dan kalkan SU-52 jet uçakları tarafından önleme uçuşu yapılmış ve Rus uçağı NATO bombardıman uçağının 30 metre yakınına kadar sokularak tehlikeli bir manevra yapmıştır.26 Bu son olaylar da göstermektedir ki, Karadeniz artık restleşmelerin yaşandığı bir coğrafyaya dönüşmüştür.
Sonuç
Bu çalışmanın sınırlı alanı içinde vermeye çalıştığımız tarihsel perspektif ve son gelişmeler ışığında ‘Kırım’ın işgali ve yasadışı ilhakı Karadeniz’de neleri değiştirmiştir?’ veya ‘Rus-Gürcü Savaşı nasıl sonuçlar doğurmuştur?’ sorularının, aslında Karadeniz bölgesini anlamamıza yardım etmediğini kabul etmeliyiz. ‘Karadeniz’de ne değiştiği için Rusya bu hamleleri yapmıştır?’ sorusu daha doğru olacaktır. Ancak bu soruyu sorarsak 1990’lardan bugüne bölgede yaşanan çekişmeleri geniş bir bakış açısıyla kavramamız mümkün olacaktır. Ne Rus-Çeçen Savaşları ne Rus-Gürcü Savaşı ne de Kırım’ın işgali ve yasadışı ilhakı birbirleriyle neden sonuç ilişkisi ile bağlıdır. Ancak, bu vakaların ortaya çıkmasına sebep olan şartlar ortaktır ve Moskova’nın yaptığı hamleler aynı motivasyonla şekillenmiştir. Bu da Rusya’nın bölgede gerileyen etkisini arttırmak, bölgede Rus varlığını sağlam temellere yaslanarak güçlendirmek ve bölgede Rusya’ya karşı şekillenecek oluşumları engellemektir.
Rusya, çıkarları için ihtiyaç duyduğunu hissettiği deniz yolları bağlantısını Karadeniz üzerinden sağlayabileceğini düşünmektedir ve bu bölgenin güvenliği bu sebeple Rusya için öncelikli bir meseledir. Soğuk Savaş sonrasında gözlemlediğimiz sarsıcı değişimler ve yaşanan geri çekilme, Rusya’da büyük bir güvenlik kaygısı yaratmıştır. Bu bağlamda, Kuzey Kafkasya’nın elde tutulması, Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO ve AB ile yakın ilişkilerinin engellenmesi suretiyle yabancı aktörlerin bölgedeki varlıklarının sınırlandırılması Rusya’nın bölge siyasetinin temelini oluşturmuştur. İşgaller, savaşlar ve askeri baskı, Rusya’nın istediklerini diplomasi ile elde edemediği şartlarda çekinmeden kullandığı bir araç haline gelmiştir.
Aynı zamanda, Kırım ve Kafkasya’nın kontrolü, Rusya’nın güneye doğru bir baskı yaratmasını ve bölgede baskıngüç rolü oynamasını kolaylaştırmaktadır.
----------------------------------
AVRASYA DÜNYASI
October 2020 • No: 7 59
Rusya’nın Kuzey Kafkasya, Güney Kafkasya, Kırım ve Ukrayna’da Çıkardığı Savașların Geri Planında Ne Var?
Harita: 2014 Öncesi ve Sonrası Rusya’nın Kontrol Ettiği Alan. “In Taking Crimea, Putin Gains a Sea
of Fuel Reserves,” The New York Times, Mayıs 17, 2014, erişim Eylül, 02 2020,
https://www.nytimes.com/2014/05/18/world/europe/in-taking-crimea-putin-gains-a-sea-of-fuelreserves.html?_r=0&referrer=.
AVRASYA DÜNYASI
------------------------------------------
Geldiğimiz noktada, Karadeniz’in çevresinde Rusya’dan bağımsız olarak çözülmesi şu aşamada neredeyse imkânsız sorun balonları oluşmuş durumdadır. Bu sorunlar hem Ukrayna ve Gürcistan’ı dengesizleştirmekte, hem de NATO ve AB’nin bu ülkelerle ilişkilerini sınırlamaktadır. Artık Karadeniz’de en geniş alana hükmeden bir Rusya söz konusudur. Bir diğer deyişle, Rusya soğuk savaş sonrasında yaşadığı geri çekilme sebebiyle oluşan sorunlarını saldırgan yöntemlerle çözmüş ve Karadeniz çevresinde pozisyonunu sağlamlaştırmıştır. Bu avantajlarına güvenerek savunma pozisyonunda NATO’dan gelecek hamleleri karşılamaya hazırdır ve görünen o ki bu şartlarda oyuna girmeye de istekli durumdadır.
Netice itibariyle, Rus boyunduruğundan kurtulmak isteyen Ukrayna ve Gürcistan’ın Rusya’dan aldıkları cevap son derece şiddetli olmuştur. NATO ve AB ile kurdukları ilişkiler ile yeni açılımlar elde etmeye çalışan bu ülkeler,sonuçlarına uzun yıllar boyunca katlanmak zorunda oldukları savaşlara girmişler ve ortaya çıkan çözümsüz, dondurulmuş ihtilaflar sebebiyle halen dış politikalarında ciddi sıkıntılar yaşar olmuşlardır. Rusya’nın bölgede takındığı bu tavır genel olarak Batı’yı daha temkinli olmaya zorlamıştır. Sonuçta, Karadeniz sorun balonlarıyla çevrili bir sınır bölgesi halini alırken, Kırım ve Kafkasya da bu sınır bölgesinde Rusya’nın elinde tuttuğu ön karakollar durumundadırlar. 60
------------------------------------------------
Fethi Kurtiy Șahin
Ekim 2020 • Sayı: 7
1 Charles King, The Black Sea: A History (New York: Oxford University Press, 2004), 162-163.
2 David R. Stone, A Military History of Russia: From Ivan the Terrible to the War in Chechnya (London: Prager Security International, 2006), 120.
3 “Relations with Russia,” NATO, 12 Eylül 2020 tarihinde erişildi,
https://www.nato.int/cps/en/natolive/topics_50090.htm.
4 Aynı tarihte bu iki ülkenin yanında, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovakya ve Slovenya’da NATO’ya katılmıştır. Bknz; “Seven New Members Join NATO,” NATO, 5 Eylül 2020 tarihinde erişildi,
https://www.nato.int/docu/update/2004/03-march/e0329a.htm.
5 “Relations with Georgia,” NATO, 5 Eylül 2020 tarihinde erişildi,
https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_38988.htm; “Relations with Ukraine,” NATO, 5 Eylül 2020 tarihinde erişildi,
https://www.nato.int/cps/en/natolive/topics_37750.htm.
6 Ağustos Savaşı veya Güney Osetya Savaşı olarak da kullanılmaktadır.
7 Bknz: Svante E. Cornell, “International Reactions to Massive
Human Rights Violations: The Case of Chechnya,” Europe-Asia
Studies, 51(1) (Ocak 1999): 85-100; Oktay Tanrisever, “Russian
nationalism and Moscow’s violations of human rights in the Second Chechen War,” Human Rights Review, 2 (2001): 117-127.
8 Büyük idari bölge anlamında kullanılan Rusça kelime.
9 Büyük idari bölge anlamında kullanılan Rusça kelime. Sovyetler
Birliği içinde kray’lar oblast’lardan büyük yapılardı ve kray’ların
içinde oblast idareleri olabiliyordu. Günümüzde teknik olarak bir fark kalmamıştır.
10 Matthew Evangelista, The Chechen Wars: Will Russia Go the Way
of the Soviet Union? (Washington D.C.: Brooking Institution Press, 2003), 86.
11 Tataristan’ın nüfusu 2018 itibarıyla 3 milyon 8 yüz binin üzerindedir.
Bknz: http://council.gov.ru/en/structure/regions/TA/.
12 Başkurdistan’ın nüfusu 2018 itibarıyla 4 milyonun üzerindedir.
Bknz: http://council.gov.ru/en/structure/regions/BA/.
13 Daniel Treisman, After the Deluge: Regional Crises and Political
Consolidation in Russia, (Ann Arbor: University of Michigan
Press, 1999), 21.
14 Evangelista, 87.
15 Evangelista, 88.
16 Savaşın nasıl geliştiği hakkında kronolojik bilgi için bknz: “2008
Georgia Russia Conflict Fast Facts,” CNN, 5 Eylül 2020 tarihinde erişildi, https://edition.cnn.com/2014/03/13/world/europe/2008-georgia-russia-conflict/index.html.
17 Bu ülkelerde Rus varlığı ile ilgili olarak, bknz: Andre W. M. Gerrits & Max Bader, “Russian patronage over Abkhazia and South
Ossetia: implications for conflict resolution,” East European Politics 32(3) (19 Temmuz 2016): 297-313.
18 Putin’in bu konuşmasının tam metni için: “Speech and the Following Discussion at the Munich Conference on Security Policy,”
Rusya Cumhurbaşkanı Resmi İnternet Sayfası, 5 Eylül 2020 tarihinde erişildi, http://en.kremlin.ru/events/president/transcripts/24034.
19 “Putin reveals secrets of Russia’s Crimea takeover plot,” BBC, 5
Eylül 2020 tarihinde erişildi, https://www.bbc.com/news/worldeurope-31796226.
20 “Putin reveals secrets of Russia’s Crimea takeover plot,” BBC, 5
Eylül 2020 tarihinde erişildi, https://www.bbc.com/news/worldeurope-31796226.
21 “Putin reveals secrets of Russia’s Crimea takeover plot,” BBC, 5
Eylül 2020 tarihinde erişildi, https://www.bbc.com/news/worldeurope-31796226.
22 “Ukraine: Putin signs Crimea annexation,” BBC, 4 Eylül 2020
tarihinde erişildi https://www.bbc.com/news/world-europe26686949.
23 “How Russia finances theUkrainian rebel territories,” Bild, 5
Eylül 2020 tarihinde erişildi,
http://www.bild.de/politik/ausland/ukraine-konflikt/russia-finances-donbass-44151166.bild.html.
24 “Russia has tripled military presence in Crimea for ‘possible offensive operations’ against Ukraine, says intel report,” Washington Examiner, 3 Eylül 2020 tarihinde erişildi,
https://www.washingtonexaminer.com/policy/defense-nationalsecurity/russia-has-tripled-military-presence-in-crimea-for-possible-offensive-operations-against-ukraine-says-intel-report.
25 “Rus uçakları için Romanya, Bulgaristan ve Türkiye önleme yaptı,” TOLGAOZBEK.COM, 1 Eylül 2020 tarihinde erişildi,
https://tolgaozbek.com/savunma/rus-ucaklari-icin-romanya-bulgaristan-ve-turkiye-onleme-yapti/.
26 “Russia wards off US B-52 bomber above Black Sea,” AA, 1 Eylül
2020 tarihinde erişildi, https://www.aa.com.tr/en/world/russiawards-off-us-b-52-bomber-above-black-sea/1957490.
Sonnotlar
October 2020 • No: 7 61
SOĞUK SAVAŞ
No comments:
Post a Comment